Avrupa ülkelerinde Türk faşistlerine yönelik yasak tartışmaları sürüyor. Avusturya’da ilerici, devrimci güçlere ve kurumlara yönelik linç ve kundaklama saldırıları, Berivan Aslan ve Avusturyalı gazetecilere yönelik MİT’in açığa çıkan suikast girişimleri sonrasında Avusturya devleti, Türk faşistlerini daha yakından izleme kararı almıştı.
Fransa, Türk faşistlerinin Ermeni anıtını tahrip etmesi ve Ermenilerin yaşadığı semtlere saldırıda bulunması sonucu, ülkede faaliyet gösteren “Ülkücü Hareketi” yasakladı.
Almanya, Türk faşistlerinin Almanya’daki örgütlülüğü olarak bilinen “Ülkücü Hareketin” takip altına alınmasını kararlaştırdı.
Hollanda ise, MHP uzantısı bu faşist hareketin faaliyetlerinin Avrupa Birliği çapında yasaklanmasını ve Ülkü Ocakları’nın AB’nin yaptırımlar listesine alınmasını talep eden bir önergeyi kabul etti.
Faşist düşüncenin bir dünya görüşü değil, insanlık suçu olduğunu ve tüm faşist parti ve örgütlerin yasaklanması gerektiği on yıllardır devrimci ve ilerici kesimler tarafından talep edilmektedir.
Avrupa’da çeşitli dernekler, federasyonlar, camiler, şirketler vb. üzerinden 70’li yıllardan beri örgütlü olan Türk faşistleri, Türkiyeli göçmenler arasında ırkçı-faşist düşüncelerini yaymakta, ilerici, devrimci kişi ve kurumlara saldırılarda bulunmaktalar. Sivas katliam sanıklarında olduğu gibi, Türkiye’de katliamlar yapan çok sayıda faşist katile Alman gizli servislerinin yardımıyla ikamet ve çalışma izinleri verildiği bilinmektedir.
Avrupa devletlerinin kararlarına ve perde arkasına baktığımızda şimdilik elle tutulur ve Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF) ve Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB) gibi faşist örgütlerin adı verilerek alınmış bir yasak kararı yok. 7 bin MİT elemanının sadece Almanya’da ve açıklanmayan sayıda da diğer ülkelerde faaliyet gösterdiği, Paris’te üç devrimci Kürt kadının öldürülmesinde, Viyana’da Berivan Aslan’a suikast planında olduğu gibi, devrimci, ilerici kişilere suikastlar, katliamlar peşinde koşan bu cinayet şebekeleri, bu devletlerin bilgisi dahilinde ortalıkta geziyor.
Alınan kararlardan Almanya’nın kararı, bu faşist örgütlerin izlenmesini öngörüyor. Sanki tanımıyorlar, bilmiyorlar da şimdi izleme kararı almaktalar. Bu devletlerin gerçekten bir yasaklama uygulayıp uygulamayacaklarını Türk devleti ile olan ilişkileri belirleyecektir. Türk devleti ile AB ülkeleri arasında Suriye, Libya, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ermenistan-Azerbaycan savaşı üzerinden yaşanan gerilimler ve Aralık ayında yapılacak AB zirvesi öncesinde AB’nin Türk devletine bir gözdağı verme hamlesi olarak da kalabilir bu kararlar. Zira son dönemlerde AB’ye rest çeken faşist şef Erdoğan, geçen hafta içinde AB ile ilişkileri yumuşatmaya yönelik açıklamalar yaptı.
Faşist Erdoğan’ın tekrar mülteci kartını ortaya koyarak, yeni silah anlaşmaları yaparak AB ülkelerine ve özellikle de Merkel’e geri adım attırması gibi bir duruma da şaşmamak gerekir.
AB emperyalist ülkeleri, ırkçılığı ve ayrımcılığı körükleyen politikalarıyla faşist parti ve örgütlere alan açmakta, ancak halkların gelişen tepkisi karşısında bu türden kararlar da alabilmekteler.
Sosyalistler, devrimciler, Avrupa devletlerinin aldıkları bu kararları yaşama geçirmesi için takipçisi olmalı ve tüm ırkçı-faşist parti ve örgütlerin yasaklanması için mücadeleyi sürdüreceklerdir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 27 Kasım 2020 tarihli Avrupa Gündemi köşesi