Avrupa Birliği’nin (AB) liderler zirvesi 10-11 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi. 27 ülke liderinin katıldığı zirvede bütçe ve Brexit konularıyla birlikte Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki yürüttüğü doğal gaz arama çalışmaları ve Türkiye ile ilişkiler ana gündemler içinde yer aldı.
Zirvede merak edilen konulardan biri olan, Türk devletine yaptırımlar uygulanması konusunda ‘ciddi’ kararlar Mart’a ertelendi. Bu ‘ciddi’ kararların ne olacağı konusu muğlak bırakıldı.
Hatırlanacağı gibi AB, 2019’da Doğu Akdeniz’de “izinsiz aramaları” cezalandırmak için bir yaptırım programı oluşturarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin münhasır ekonomik bölgesinde veya kıta sahanlığındaki faaliyetleri planlamak veya faaliyetlere katılmakla suçlanan kişi ve şirketlerin varlıklarını dondurmuştu. Ancak sadece Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) iki üst düzey yetkilisini yaptırım listesine almıştı. Türk devleti ise, Akdeniz’de doğal gaz arama faaliyetine devam etmişti.
AB Dışişleri Bakanları Ekim ayında da toplanmış ve Türk devletinin yarattığı Akdeniz Krizi bağlamında yaptırımları bir kez daha masaya yatırmış, ancak yine Almanya’nın zorlamasıyla yaptırımlar rafa kaldırılarak 10-11 Aralık Zirvesine bırakılmıştı.
Aralık zirvesi öncesinde ise, Türk devletinin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü doğal gaz arama çalışmalarını, Ocak ayında gerçekleşen Berlin Konferansında yapılan anlaşmaya rağmen Libya’ya silah sevkiyatına devam etmesi, Karabağ savaşında başrol alması, Suriye’de savaş kışkırtıcılığına ve işgale devam etmesi gibi nedenlerle AB üyesi ülkeler sert yaptırım kararları alınacağı yönünde mesajlar vermişler ve bazı çevrelerde bu yönlü beklenti yaratmışlardı.
Son AB Liderler Zirvesi’nde, sadece Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden dolayı Türkiye’ye uygulanan yaptırımlara, sondaj çalışmalarından sorumlu kişi ve firmaların listeye eklenmesi kararı, siyasi bir mesaj taşısa da yaratılan beklentiyi karşılamadı.
Yunanistan ve Kıbrıs’ın sert önlemler alınması çabasını, Avrupa Parlamentosu üyesi Alman ve Yunan 53 milletvekilinin Almanya Başbakanı Merkel’e yazdıkları mektupla Türkiye’ye denizaltı satışının durdurulmasını istemesi, Macron’un önceden sert açıklamaları vb. zirvede Almanya’yı ikna edemedi.
Bilindiği gibi AB’nin başını Almanya çekiyor ve zirvelerde Almanya’nın tutumu belirleyici oluyor. Almanya’nın Türkiye politikasında ise, askeri, ekonomik ve siyasi çıkarlar yatıyor. Türk devleti ile yapılan mülteci anlaşmasının Erdoğan tarafından sürekli şantaj olarak kullanılması da belli oranda rol oynamaktadır.
Sömürgeci faşist Türk devletinin Türkiye ve Kürdistan’da başta Kürt Özgürlük Hareketi ve devrimci hareketin diri güçleri gelmek üzere, demokratik muhalefete karşı uyguladığı faşist devlet terörü, yaptığı katliamlar, işlediği insanlık suçları, dışta yayılmacı-işgalci saldırılarda işlediği suçlar AB devletleri ve başını çeken Almanya için çok önemli değil. Bu gündemlerin zirvede rol oynadığı yok. Bu durum da, AB emperyalist devletlerinin insan haklarını savunur görünüp ayaklar altına alan ikiyüzlü politikalarının bir kez daha teyit edilmesidir.
Merkel’in Macron’u da ikna edip yanına alarak, Ocak ayında ABD’de iktidarı devralacak Biden ile Türk devletine karşı ortak hareket etme planı çerçevesinde Mart ayına kadar başka yaptırım yapmama kararı, faşist şeflik rejiminin ABD, AB ve Rusya arasındaki çelişkilerden yararlanma ve içte faşist saldırılarını, dışta ise yayılmacı, saldırgan politikasını sürdürmeye yarayacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 19 Aralık 2020 tarihli Avrupa Gündemi köşesi