İşgalci Türk devleti Suriye’de işgal altında tuttuğu bölgelerde Türkleştirme politikaları izlemeye devam ediyor. Kadar Piri, Türkleştirme politikalarının işgalin kalıcı hale gelmesi için yapıldığını ifade etti.
Türk devleti işgal ettiği Suriye topraklarında kendi varlığını mecburi kılacak faaliyetlerine devam ediyor. Türk devleti tarafından işgal edilen bölgelerde nüfus cüzdanı çıkarılması, Türk bayraklarının asılması ve Türk Lirası’nın kullanılmaya başlanmasının ardından, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emriyle Türkiye’deki üniversitelere bağlı fakülte ve yerleşkelerin açılacağı kaydedildi.
Bu suçlardan biri de geçici bir hükümet ve ona bağlı meclis ilan edilmesiydi. Bireysel kimlik çıkarmak için kurulan geçici hükümet Suriye ulusal kimliğini tehdit ediyor.
‘İŞGAL CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİYLE YAPILIYOR’
İşgalci Türk devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkardığı yeni kararname ile Suriye demografisine ve kimlik yapısına yeni bir darbe vurmayı hedefliyor. Yeni kararnameye göre; Türk devleti tarafından işgal edilen bölgelere Türk üniversitelerine bağlı fakülteler ve yerleşkeler açılacak.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Sınır Tanımayan Kürtler Merkezi Müdürü Kadar Piri, “İşgal edilen bölgelerde üniversite açılması Türk devletinin bölgeyi çok önemsediği anlamına geliyor. Ancak bu üniversitelerin dilinin Türkçe olması ve Türk devletine bağlı olması işgal edilen bölgelerin Türk topraklarına ilave edilmesi anlamına geliyor” dedi.
‘YENİ TÜRK VİLAYETİ’
İşgalci Türk devleti 2018 yılının sonunda Bab’da Harran Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte açtı. Efrîn’de ise Türkiye’deki “İmam Hatip” okullarına benzeyen liseler açıldı.
Efrîn’de Kürt sembolleri kaldırılarak, Türkleştirme politikası yürütülüyor, ana cadde ve sokakların isimleri değiştirilerek, Kürt kimliğine dair ne varsa yok ediliyor. Türk devleti Efrîn’de bulunan okul, resmi daire ve kamu alanlarına da Türk bayrağı ve Erdoğan’ın fotoğraflarını asıyor.
Türk devletinin işlediği suçların planlı bir şekilde yapıldığını ifade eden Piri, “Türk devletinde görev yapan bakanlar ilk günden bu yana işgale ilişkin planlarını gizlemiyor. İşgal ettikleri yerlerin Türk toprağı olduğunu her fırsatta söylediler. Hatta bazı basın kuruluşları bu yerleri Türkiye’nin 82’nci vilayeti olarak lanse etti” şeklinde konuştu.
Türk devletinin Suriye topraklarını kendi topraklarına ilave etmek için bölgedeki çeteleri kullanmak gibi tehlikeli girişimleri olduğunu ifade eden Piri, söz konusu durumun açık bir suç olduğunu dile getirdi.
Piri sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk Devleti tarihten bu yana aynı işgal politikasını uyguluyor. İşgal ettikleri toprakların aslında kendilerine ait olduğunu iddia ediyor. Devlet yöneticileri bu yalanları açıkça dile getirmekten geri kalmıyor. Türklerin bu kendini sahip tayin etme tutumu sadece Suriye için değil, Libya ve diğer birçok bölge için de geçerli.”
‘KONU TÜRKLEŞTİRMEYİ AŞTI’
Basına yansıyan 2019 yılına ait haberlerde işgalci Türk devleti çetelerine bağlı Efrin Meclisi, Türk devletinin Hatay vilayetine bağlı olduğu İfade edildi.
BM İnsan Hakları Komiserliği’nin 2018 Haziran ayında yayınladığı raporda Hatay Valisi’nin Efrinde gözlem yapmak üzere iki görevli gönderdiği bilgisi yer aldı.
Konunun artık Türkleştirmeyi aştığını, bölgenin resmen Türk topraklarına katılmaya doğru gittiğini dile getiren Piri, “Üniversite açılması konusundan önce bölge yönetim olarak Türk devletine ve sınır bölgesindeki valilerine bağlandı. Bu durum Türkleştirme değildir. Bölgenin Türk topraklarına dahil edilmesidir. Uluslararası tüm kanun ve kararlar çiğnenmektedir” dedi.
‘SURİYELİLER NE İSTİYOR’
Suriyelilerin talepleri ve İşgalci Türk devletinin suçları karşısındaki direnişini de değerlendiren Piri, “Maalesef Suriye başka bir çıkmazda. Şam hükümetinin bölgeye üniversite açılması hakkında yalnızca bir açıklamasını gördük. Ancak kendilerini muhalif tarafta gördükleri için maalesef hiçbir şey yapamıyorlar. Türk devletinin elinde ve topun ağzındalar. Şimdiye kadarki tüm açıklamalarında düşmana hizmet ediyor, Kuzey ve Doğu Suriye bağımsız yönetimlerine karşı çıkıyor” ifadelerini kullandı.
‘SURİYE’Yİ GERÇEKTE KİM BÖLÜYOR’
QSD’nin İşgalci Türk devleti karşısında direnen yegane güç olduğunu dile getiren Piri değerlendirmesini “ QSD’nin içerisinde muhalif olarak kabul edilen Suriyeli çok sayıda güç yer alıyordu. Fakat muhalefetin niyeti anlaşılınca çok sayıda güç muhalefetten ayrılarak Suriye halkının faydası için QSD’ye dahil oldu. İşgalcilerin ve ona bağlı Suriyeli olduğu iddia edilen çetelerin Suriye’yi bölmeyi ve paylaşmayı istediği açıkça görüldü. Şam hükümetinin yönetim alanında yaptığını Türk devleti toprak üzerinde yapıyor. Suriye’nin demokratik ve bölgesel birliği QSD ve Kuzey ve Doğu Suriye bağımsız yönetimi tarafından yapılmaktadır” sözleri ile sona erdirdi.
(ANHA)