Almanya’nın öncü inisiyatifiyle TC’yle “yeniden başlangıç” yapan AB, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı von der Leyen’i Ankara’ya, faşist şefin Saray’ına gönderdi.
AB’nin önde gelen iki ismi, bir dönemdir “normalleşen” ilişkileri görüşmek, mali-politik işbirliğini geliştirmek üzere görüşmeye gittiler. Saray’ın şatafatlı basına açık olan bir “oda”da olan oldu. Michel, faşist şef Erdoğan’la yan yana altın kaplama bir koltukta oturuken, von der Leyen’e özel bir yer verilmedi, ikisinin karşısındaki koltukta, TC’nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun karşısında yerini aldı.
Michel ve Erdoğan’ın tahtlarına oturmaları karşısında von der Leyen şaşkınlığını gizleyemedi, ağzından sadece bir “Ehhmmm…” çıktı.
Resmiyette Konsey Başkanı Michel’ın konumu von der Leyen’den daha yüksek. Bu mesele neden bir kriz oluyor?
AB’nin karmaşık yapısı, güç ilişkileri ve hukuğu tartışmalı. Konsey ve Komisyon arasında “gizli” bir rekabetten söz ediliyor. Resmiyette ve dolayısıyla protokolde Konsey’in konumu Komisyon’dan daha yüksek olsa da gerçekten ne olduğunu esas almak gerektiğini söyleyenler hayli fazla.
Burjuva sol’dan sağa bütün AB Partileri ve fraksyonları aynı fikirde. “Bahsedilen konu diplomatik bir gerginlik olarak bir anekdot olarak kalacak kadar ufak değil. AB’nin içinde bulunduğu durum hakkında çok fazla şey söyleyen bir konu. Çok net ki böyle bir olay bir daha yaşanmamalı. Ben Konsey Başkanı ve Komisyon Başkanına iki ay içinde parlamentoya bu gerilimleri yaşanmaması için bir yol haritası sunmalarını istedim.” (Sosyal Demokrat Fraksyonun Sözcüsü Iratxe Garcia)
Muhafazakar fraksyonunun politikacılarından CSU’lu Manfred Weber de aynı fikirde: “Von der Leyen ve Michels’in Ankara ziyareti aslında birlik ve kararlılığımızı göstermesi gerekirken tam tersi yaşandı. Koltuk kriziyle AB’nin iç gerginliğiyle zayıflığı gösterildi. Gelecek için Konsey ve Komisyonunun eşit bir düzeyde AB’nin çıkarlarını savunduğu ve koordineli bir duruş sergilemeri gerektiği açıktır. Protokol ile ilgili sorunların hızlıca çözülmesini istiyoruz.”
AB içindeki iki başlılık politik bir rekabete yol açıyordu. Kriz, bu rekabeti derinleştirdi.
Sol Fraksyon’un liderine göre: “Meselenin özünde bir yetki rekabeti var ve bunun temeli hakikaten de politik. AB’nin söz konusu iki organı da dış politika öncülüğü kendisinde görüyor. Öyle görülüyor ki kuruluşlar arası koordinasyonu geliştirmek o kadar da kolay olmayacak. Ama bunu başarmadan dışpolitikada aynı dili konuşmak mümkün olmayacak.” (Martin Schirdewan)
Politik islamcı faşist Erdoğan rejimi, devamıyla emperyalistler arası ve içlerindeki çelişkileri kullanma yolundan ilerlemeye devam ediyor. Birçok konuda tavizler (S400, Doğa Akdeniz, Libya vb.) verirken, çelişkilerden yararlanmadan vazgeçmiyor.
Erdoğan’ın ve diplomatlarının bu krizi öngörmemeleri mümkün değil. Koltuk krizi her şeyden önce AB’nin zayıflığını açığa çıkartan bir Osmanlı oyunu oldu.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 16 Nisan 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi