Türkiye ve Kürdistan’da olduğu gibi Avrupa devletlerinin de pandemiyi bahane ederek 1 Mayıs gösterilerini yasaklama girişimi, yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin direnişçi duruşuyla geri püskürtüldü. Direngen irade karşısında sakinliğini kaybeden burjuva devletler, polis gücüyle birçok kentte eylemcilere saldırarak, gözaltı ve tutuklamalarla dahi ezilenlerin ezenler karşısında baş eğmez duruşunu törpüleyemedi. Paris’ten Londra’ya, Hamburg’dan Viyana’ya yüzbinler Amerikan işçi sınıfının 1 Mayıs’ı yaratan kararlılığına layık duruş ortaya koydu.
Toplumsal kesimlerin tümü kendi talepleri, bayrak ve pankartlarıyla bütün ülkelerde görünür oldu. İşçi ve emekçiler pandemiyle birlikte kötüleşen yaşam koşullarına, işten çıkartmalara, esnek üretimin alabildiğine yaygınlaştırılmasına, emeklilik haklarına dönük saldırılara karşı taleplerle yürürken; kadınlar ev içi emek sömürüsüne, kadın katliamlarına, artan cinsel taciz ve tecavüzleri taşıdı 1 Mayıs alanlarına. Gençler kapitalizm tarafından dayatılan geleceksizlik ve paralı eğitimi gündeme getirirken, en temelde öğrenci sendikaları olmak üzere örgütlenme haklarına dönük saldırılara karşı direnecekleri mesajını verdi. Başta politik öncüleri olmak üzere, göçmen işçi ve emekçiler ise devlet eliyle beslenen ırkçı-faşist harekete karşı mücadele ile birlikte yerli sınıf kardeşleriyle enternasyonalist mücadeleyi geliştireceklerinin mesajını taşıdı meydanlara.
Artan emperyalist rekabet ve gelişen ekonomik krizle birlikte daha da gericeleşen Avrupa burjuvazisinin başta söz ve örgütlenme olmak üzere, temel demokratik haklara dönük saldırılarının da teşhir edildiği 1 Mayıs meydanlarında, burjuvazinin kolluk gücü polislerin provokasyon ve saldırıları da eksik olmadı. Londra’da çıkartılmak istenen yeni “polis yasası”, Fransa’da geçtiğimiz haftalarda parlamentoda kabul edilen “güvenlik yasası”, Almanya’da arttırılan polis yetkileri 1 Mayıs eyleminin gündemi olurken, aynı alanlarda gösterilere yapılan polis saldırıları ve bu saldırılara karşı korkusuz direnişler gelecekte kızışacak mücadelenin habercisi niteliğindeydi.
Komünist öncü örgütlü olduğu tüm ülke ve kentlerde sokağa çıktı. Hem öncesinde yürüttüğü kitle çalışmalarıyla, hem de içinde yer aldığı birleşik platformlarda muhataplarını sokağa çıkmaya cesaretlendirici tartışmalar ve aldığı öncü inisiyatiflerle 1 Mayıs’ın sokakta karşılanmasında göçmen yapılar içerisinde itici kuvvet oldu. An’daki görselliği, direngen duruşu, döneme uygun sloganları 1 Mayıs’ta göçmen kurumlar içerisinde öne çıkmasını sağladı.
Pandemi koşullarının yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen hem genel kitle ve sınıf hareketi bakımından hem de komünist öncü bakımından emperyalist kapitalizme karşı 1 Mayıs’ın kazanıldığını açıkça ifade edebiliriz, etmeliyiz.
Nasıl ki 8 Mart ve Newroz sürecinin kazanımlarına yaslanarak 1 Mayıs’ı kazandıysak, şimdi sıra 1 Mayıs kazanımlarından yürüyerek 8 Mayıs muharebesini kazanmakta.
Dünya’yı yeni bir savaşa sürükleyen, onmilyonlarca insanın yaşamına mal olan, yüzmilyonlarca insanın yaralanmasına ve sakat kalmasına yol açan Hitler faşizminin yenilgisinin üzerinden 76 yıl geçti. Alman faşist orduları Stalin’in komutasındaki Kızıl Ordu ve Sovyet insanının büyük fedakarlığı sayesinde durdurulmuş ve önce Sovyetler Birliği toprağından, ardından Doğu Avrupa ülkelerinden kovularak, Berlin’de yenilgiye uğratılmıştı. 8 Mayıs 1945’de kazanılan bu büyük zafer, bugün de faşizme karşı mücadelede ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Komünist öncüye düşense 1 Mayıs’ın kavga yüklü direngen duruşunu 8 Mayıs’a taşımaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 7 Mayıs 2021 tarihli Perspektif köşesi