Sömürgeci faşist diktatörlük 4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahaddin Demirtaş’ın gözaltına alınmasıyla birlikte Suruç katliamıyla başlayan saldırılarına hız verdi. Eş Başkanların tutuklanmasını yeni HDP vekillerinin, belediye Eş Başkanlarının, çalışanlarının tutuklanması izledi. Çok kısa zamanda binlerce insan demir parmaklıklar arkasına alındı. Kayyum siyaseti bu şekilde devreye sokulurken, saray rejiminin devrimci demokratik odaklara dönük tasfiyeci saldırılarının alanı alabildiğine genişletildi.
Ancak sömürgeciliğin amaçları galebe çalmadı. Tüm saldırılar karşısında birleşik mücadelenin temel öğelerinden olan HDP ve faaliyetleri gerilemek bir yana, halklarımız arasında desteğini korudu, yer yer arttırdı. Bunun üzerine Kobanê kumpas davasıyla yeni bir adım atan faşist rejim, HDP üzerindeki baskıları arttırırken, halklarımızın zulmün karanlık güçlerine karşı geliştirdiği başeğmez, feda yüklü direniş ve zaferini yargılama cüretini gösterdi. Bu da yetmedi, İzmir’de Deniz Poyraz örneğinde olduğu gibi HDP’ye dönük saldırılarını katliam, işkence, sokak ortasında kaçırma boyutuna taşıdı.
Faşizmin tüm çabalarına rağmen HDP büyümeye, faşizmi köşeye sıkıştırmaya ve varlığıyla faşizmin yönetememe krizini derinleştirmeye devam etti. HDP’ye faşizmin yargısı tarafından açılan kapatma ve Kobanê davası şimdi bu koşullarda devam ediyor. Davaların sonucunda ne çıkacağından bağımsız olarak, bu yargılamalarla Erdoğan rejimi HDP’yi belli sınırlara çekmeye çalışıyor.
Yaşadığımız Avrupa kıtası Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da geçtiğimiz dönemde yapılan seçim ve referandum süreçlerinde HDP’ye verilen desteğin sürekli artışına tanıklık etti. HDP, memleket özlemiyle yanıp tutuşan yüz binlerce göçmen işçi ve emekçi için de umut oldu; devrimci demokratik mücadelenin göçmenler arasında değişik ülkelerde ivme kazanmasına yol açtı.
Böylesi başarılı süreçleri yaşamış olan Avrupa, HDP’ye dönük gerçekleştirilen ve yukarıda sıraladığımız saldırılara yanıt olma konusunda yer yer kimi çalışmalar ortaya koysa da, söz konusu çalışmalar süreklileşmedi ve güdük kaldı. On binleri saran, sokağa döken tarza bürünmedi. Bu durumdan bir değişime gitmek isteyen başta sosyalistler olmak üzere tüm Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB) bileşenleri, 18 Eylül’de başlattıkları HDP’yle siyasi kitlesel dayanışma kampanyasını önümüzdeki dönem gerçekleştirilecek yeni planlamalarla sürekli kılmaya, gündemde tutmaya ve geliştirmeye çalışacak.
“Hepimiz HDP’liyiz, Her Yerdeyiz” ana mottosuyla sürdürülecek olan kampanyanın ilk durağı, HDP Eş Genel Başkanları ve 11 milletvekilinin gözaltına alınıp tutuklandığı 4 Kasım tarihidir. Bu tarihte Avrupa’nın birçok kentinde örgütlenecek olan miting ve gösterilerde AKP-MHP faşizmi protesto edilirken, HDP’yle dayanışma ortaya konulacak.
ADGB’nin tüm bileşenlerinin olduğu kadar sosyalistlerin söz konusu eylemlerin başarısı için bir an önce harekete geçmesi, hâlâ toplanmamış olan yerel ADGB’lerin hızla toplanması ve gerekli hazırlıklara başlanması mutlaka sağlanmalıdır. Çalışmaları, Avrupa’da HDP’yi desteklemiş ve desteklemeye devam eden yüz binler içerisinde, hiç değilse binleri kapsama ve harekete geçirme perspektifiyle ele alıp, geçmiş zayıf ilişkilenmenin pratik özeleştirisi verilebilmelidir. Bu eylemlerde Avrupa devletlerinin saray rejimine verdiği her türlü destek yerli halklar nezdinde teşhir edilebilmeli, enternasyonal devrimci ve demokratik güçler eylemlerin parçası haline getirilmelidir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 29 Ekim 2021 tarihli Perspektif köşesi