Almanya’da koalisyon hükümeti görevine başladı. Üzerinde anlaşılan koalisyon sözleşmesi, kadınlara yönelik bazı iyileştirmeleri içeriyor örneğin kürtajla ilgili 219a paragrafı kaldıırlacak. Ancak değişiklikler kürtajı belli kurallara bağlayan ve bunlara uyulmadığı takdirde cezalandırmayı öngören 218 sayılı paragrafın kaldırılmasını kapsamadı.
KADIN İSTİHDAMI ZAYIF
Koalisyon ortaklarının kadın istihdamını artırmak adına ileri bir adım olarak gösterdiği bir şey de mini işlerde kazanılan paranın ayda 520 euroya çıkarılması. Böylece bu işlerin cazip hale getirileceği belirtiliyor. Bu konu, özellikle sendikalar tarafından eleştiriliyor. Alman Sedikalar Birliği (DGB) başkan vekili Elke Hannack, kadınların 520 euroluk mini ve daha fazla kazanılan midi işlerle avutulmak istenmesine karşı çıkarak, kararın kadınların eşit istihdam talepleriyle alay etmek anlamına geldiğini söylüyor. Sendikalar, sigortasız olan, pandemi döneminde olduğu gibi kısa çalışma zorunlu hale gelince bu kısa çalışma parasından mahrum olan işlerin teşviki yerine çalışılan ilk saatten itibaren işlerin sigortalı olmasını savunuyor. Söz verilen şeyler arasında kadın erkek ücret-maaş farkının azaltılacağının yer alması sendikaları umutlandırıyor. Maaş şeffaflık yasasının daha etkili hale getirilmesinin gerekli olduğu belirtiliyor. Koalisyon ortaklarının Hartz yasalarına karşı olmaması, sadece yoksulluk parası olarak bilinen Hartz 4 ‚ün Bürgergeld olarak nitelenmesiyle yetinmesi de yoksulluktan en fazla etkilenen kadınlara sunduğu yeni bir şey olmadığı anlamına geliyor. Emeklilik yasasında olumlu bir değişiklik olmaması da kadınların yaşlılıkta yoksulluğa mahkum olmasının süreceği şeklinde yorumlanıyor.
Vergi sisteminde kadınları evde kalmaya teşvik eden evliliğe bağlı vergi muafiyetinin (Ehegattinsplitting) sürecek olması da bakım işlerinin kadınlar tarafından üstlenilmesi, eşten ayrılma durumunda çalışmayan kadının mağdur olması demek.
BASKI VE KONTROL ZORUNLU
Sözleşmede İstanbul Sözleşmesi’nin ve BM CEDAW sözleşmesinin çekincesiz hayata geçirileceği de vaat ediliyor. Özellikle İstanbul Sözleşmesi, şimdiye kadar göçmen ve mülteci kadınlarla ilgili maddeleri Göç Yasası kapsamında ele alındığı gerekçesiyle uygulanmamaktaydı. Bu eşlerinden bağımsız oturma izni olmayan kadınların şiddet görmelerine rağmen suç duyurusunda bulunamamalarına, bulunmaları halinde ise çoğunlukla sınır dışı edilmesine yol açıyordu. Gelecekteki hükümet eşten bağımsız oturma izni alma süresinin azaltılacağı üzerine de anlaştı. Kadın sığınma evlerinin kapasitelerinin ve personelinin artırılması konusunda da etkili adımlar atılacağı söyleniyor. Ancak bu konuda top eyalet yönetimlerine veya belediyelere atılıyor ve onların yetkili olduğu belirtiliyor. Kadın örgütleri kadın cinayetlerinin hala aile dramı veya ilişki trajedisi olarak değerlendirilip hukuki indirime tabii tutulmasını da eleştiriyor ve “cinayet cinayettir, bu cinayetlerin kadınların kadın oldukları için işlendikleri kabul edilmelidir” diyor.
Gelecekteki hükümetin dışişleri bakanının Yeşillerden hem de bir kadın olması, dış politikada kadın çizgisinin hayata geçirileceği şeklinde lanse ediliyor. Buna göre savaşlardan ve yoksulluktan en fazla kadınlar etkilendiği için kadınlara yönelik projelere, kadınların ekonomik güçlendirilmesine ağırlık verilecek. Ancak, Yugoslavya savaşından beri Almanya’nın dış müdahalelerini olumlayan, hatta daha da yaygınlaştırılmasını ve etkili hale getirilmesini savunan Yeşiller’in savaşları ve buna bağlı kadın mağduriyetini azaltabileceğine pek de inanılmıyor.
Sonuç olarak, yeni hükümet programında eskiye göre kadınlara yönelik olumlu maddeler var. Ancak kadın örgütlerinin mutabık olduğu şey; yeterli olmadıkları ve bu yetersiz olanların bile hayata geçirilmesi için kadın mücadelesinin sürdürülmesinin zorunlu olduğu. Vaat edilenlerin hayata geçirilip geçirilmediğinin kontrol edilmesi ve hesap sorulması zorunlu.
(Yeni Hayat)