Ukrayna krizi, iç savaş ve ülkenin fiilen üçe parçalanması, Kırım’ın doğrudan Rusya’ya, Doğu Ukrayna’da ise Rus yanlısı Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve Batı’da faşistlerin de ortağı olduğu iktidarın siyasi-iktisadi düzlemde AB’ye, askeri bağlamda ise NATO’ya bağlanması ile bir dönemdir emperyalistler arası paylaşım çelişkilerinin Doğa Avrupa’da yoğunlaşmasını beraberinde getirdi.
Suriye, Uzak Asya ve Pasifik’te Rusya-Çin ekseni ile ABD arasında dönemsel çatışmalar yaşansa da NATO ve Rusya’nın doğrudan karşı karşıya geldiği ve doğrudan emperyalistler arası bir savaşın “en yakın” hissedildiği alandır Ukrayna.
2021’nin sonuna doğru tansiyon yeniden yükseldi ve savaş tamtamları çaldı.
ABD ve İngiliz istihbaratı Rusya’nın bir işgal hazırlığı içerisinde olduğu haberlerini yaymaya devam ediyor. Senenin son günü yapılan Biden-Putin telefon görüşmesi ve bu haftaiçi düzenlenen NATO-Rusya görüşmeleri de tansiyonu düşürmedi.
NATO “doğuya genişleme” stratejisi kapsamında Ukrayna’yı askeri ittifaka dahil eder ve Doğu Avrupa’daki askeri varlığını yoğunlaştırırken Rusya da bu strateji karşısında kendi sınırlarında ve kendine bağımlı mali ekonomik sömürgelerdeki askeri varlığını güçlendirmeyi esas alıyor.
Belirtmek gerekir ki Rusya sınırlarına “genişleyen” NATO ve onun militarist mobilizasyonu tansiyonu yükselten taraf. Yine de bu Rusya’nın emperyalist çıkarlar etrafında hegemonya çatışmasına dahil olduğu gerçeğini ve sömürgeci emellerini görmezden gelinmesine yol açmamalı. Zira Kazakistan’da halk ayaklanmasını bastıran “iç”te müdahale eden ve depotik rejimi güçlendiren Rus emperyalizminin kendisiydi. Yine TC’nin pantürkist ve bölgesel yayılmacı çıkarlara bağlı olarak Rus emperyalizmiyle geliştirdiği ilişkiyi “yedek” bir güç olarak tutmaktadır.
Nitekim NATO-Rusya görüşmesi sırasında Rus ordusu 3.000 asker ile Ukrayna’ya yakın bir sınır bölgesinde hava ve kara güçleriyle bir tatbikat gerçekleştirmiş, bu NATO tarafından bir tehdit olarak okunmuştu.
Rusya ise tatbikat ile birlike Batı’nın çifte standartçı yaklaşımını teşhir etmiş oldu.
Tersinden “Defender Europe” tatbikatları sırasında 40.000 ABD askerinin Atlantika’ya taşınması, TSK’nın da dahil olduğu on binlerce askeri gücün Rusya’nın sınırlarında cirit atması ve büyük askeri gösteriler yapması tehdit değil miydi?
Veya Ukrayna krizi devam ederken Kiev rejiminin NATO’ya dahil edilmesi tehdit mesajı değilse nedir?
Öyle görülüyor ki Rusya diplomatik “saldırısıyla” bu ikiyüzlülüğü durdurmaya, ABD’ye had bildirmeye ve “hiçbir şeyin karşılıksız” kalmayacağını göstermeye çalışmaktadır. Rusya’nın bir başka kozu Pasifik cephesinde de Çin ile ABD arasında yükselen gerilim. Nitekim ABD de iki cephede savaşın ısınmasını istemez ve dengenin ABD aleyhine bozulmasını önlemek için gerilimi kontrolde tutmak isteyecektir.
Dolayısıyla NATO’nun militarist mobilizasyon ve “doğuya doğru genişleme” stratejisine karşı Rusya’nın diplomatik hamlesi, ABD ve AB’nin daha temkinli olmasını sağlamaya dönüktür. Bugün ABD ve AB dezenformasyonunun aksine doğrudan Ukrayna’ya Rus müdahalesi olası gözükmese de Ukrayna’daki iç savaşın kızışması ve iç çatışmaların yoğunlaşması daha olası bir gelişme olarak yerel halkı bekleyen bir tehlikedir.
Bugün doğrudan emperyalist müdahale ve savaşı göze alamayan iki emperyalist kamp, “krizin çözümünü” halkların aleyhine biraz daha ertelemeyi esas almaktalar.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 21 Ocak 2022 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi