Emperyalist merkezler, kendi egemenlik alanlarını genişletmeye çalışırken, bunu egemenlik altına almaya çalıştıkları ülkelerin özgürlüğünü, bağımsızlığını vb. koruma sahte argümanlarıyla yapmaktadırlar. Emperyalist güçlerin getireceği özgürlüğün, demokrasinin işkence, ölüm, açlık, yoksulluk, zorunlu göç vb. olduğunu dünya halkları yakın dönemde Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Afrika ülkelerinde yakından gördüler.
Ukrayna üzerinden estirilen savaş tamtamları da Rusya ile ABD-AB emperyalist blokları arasında dünya çapında süren hegemonya mücadelesinin bir parçasıdır. Ekonomik açıdan birbirleriyle de rekabet içinde olan ABD-AB emperyalist devletleri, NATO üzerinden ortak güç gösterileriyle, tehditlerle, silah sevkiyatıyla Ukrayna’yı kendi kontrolüne almaya ve böylece Rusya sınırına kadar genişlemeye çalışırken, Ukrayna’da NATO gücünün olmasını veya Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını kendisi için tehdit olarak gören Rusya ise Ukrayna sınırına büyük oranda askeri sevkiyat ve tatbikatlarla güç gösterisine devam etmektedir.
Rusya ve NATO emperyalist güçleri arasında bilinçli olarak sürdürülen bu gerginlik, ABD ve Rusya arasında yapılan görüşmelerden bir sonuç alınmaması ve ABD ile İngiltere’nin diplomatlarını Ukrayna’dan geri çağırmalarıyla, yeni bir safhaya çıkarıldı.
Amerikan emperyalizmi sürekli kışkırtmalarıyla Ukrayna sorununu canlı tutmaktadır. Ukrayna’yı NATO’ya bağlamak için gündemde tutmaya devam edecektir. Sorun bir savaşla sonlanmasa bile, Ukrayna’yı silahlandırarak bir taşla iki kuş vurmuş olacak. Hem bolca silah satmış olacak hem de Ukrayna’yı askeri olarak güçlendirmiş ve Rusya için güvenli olmayan bir sınır komşusu haline getirmiş olacaktır.
Bu emperyalistler arası dalaşa karşı daha çok şey söylenebilir. Ancak biz yazımızın başlığı itibariyle emperyalistler arası rekabetin ve dalaşın işçi sınıfına ve ezilen halklara ölüm, açlık ve yoksulluktan başka bir şey getirmediğini hatırlatarak, emperyalizme karşı mücadelenin önemine bir kez daha dikkatleri çekmek istiyoruz.
Avrupa’da eskiden beri emperyalizme karşı mücadelede önemli yanılsamalar var. Emperyalizme karşı mücadelenin kendi yaşadığı ülkedeki emperyalist güce karşı mücadeleyi de kapsaması gerektiği göz ardı edilmektedir. Örneğin Almanya’da antiemperyalist mücadeleyi Rusya, ABD veya Çin emperyalizmine karşı mücadele olarak algılayan ve sergileyen tutumlar dün olduğu gibi bugün de varlığını sürdürüyor. Bu tutum, kendi emperyalist devletinin ve egemen sınıflarının yanında saf tutmaktır.
Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin 1. emperyalist paylaşım savaşında takındığı bu şovenist ve işçi sınıfına ihanetçi tutuma karşı çıkan Karl Liebknecht’in ‘asıl düşman kendi ülkemizde’ sözü bugün de öğreticidir. Emperyalist savaşta anavatan savunuculuğunu açıkça reddetmeyi ve esas düşmana kendi ülkesinde saldırmaya çağıran bu söz, sınıf işbirliğine karşı takınılması gereken devrimci tutumdur.
Bugün Ukrayna üzerinden estirilen emperyalist savaş tamtamlarına karşı devrimci tutum, emperyalist savaş ve saldırganlığı teşhir etmek ve her ülkede antiemperyalist mücadeleyi büyütmektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Ocak 2022 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi