Birbirine çok uzak iki coğrafyada egemenler işçi sınıfı ve ezilenlere karşı benzer saldırgan politikalar izliyor. Bunlardan ilki faşist politik islamcı bir ülke inşa etmeye çalışan ve başında Saray rejiminin olduğu Türkiye. İkincisi ise faşist Modi’nin Hint milliyetçiliğine dayalı rejiminin hüküm sürdüğü Hindistan.
Saray rejimi 2014 yılından itibaren gündeme soktuğu Kürt özgürlük hareketi ve bir bütün olarak devrimci-sosyalist hareketi tasfiye etme saldırılarını “Çöktürme planı” adı altında gündemde tutmaya devam ederken, inşa etmeye çalıştığı politik islamcı rejim için toplumu kutuplaştırma siyasetine son hız devam ediyor. Bir yandan HDP üzerinde bir demokles kılıcı gibi sallandırdığı kapatma davasına sarılırken, diğer yandan başta Rojava olmak üzere Kürdistan’ın tüm parçalarında katliamcı saldırı alanlarını genişletmeye devam ediyor. SİHA, İHA’ların yetmediği yerde, başta Faşist terör örgütü IŞİD olmak üzere birçok çete gruplarını Kürt halkının üzerine salıyor.
Müzisyen Sezen Aksu’yu, oluşturmak istediği politik islamcı rejim yolunda bir adım daha ileri gidebilmek için hedef tahtasına yerleştirerek; faşist-dinci grupları “dillerini kesreriz” diyerek linç hareketine teşvik eden egemenler, “cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle bir gece yarısı operasyonuyla tutukladıkları gazeteci Sedef Kabaş üzerinden korku atmosferinin sürgit devam etmesiyle tüm toplumu suskunluğa mahkum etmeye çalışıyorlar.
Hindistan’da faşist Modi rejimi ise geçen yıl sokaklara dökülen milyonlarca emekçi köylülüğün direnişini kırmak bir yana, uygulayageldiği ekonomik politikalara karşı kitleselleşen ve radikalleşen direnişçi güçlere karşı, Saray rejiminin benzeri bir topyekün saldırı hamlesini “Prahar-3” adı altında geçtiğimiz Eylül ayından itibaren uygulamaya başladı. Bu saldırı kapsamında başta HKP (M) gibi devrimci partilerin bulunduğu alanlara dönük olarak katil ordu birliklerini, her türlü yetkiyle donatılmış bir şekilde göndermiş durumda.
Hint milliyetçiliğini körüklemek adına başta Müslamanlar olmak üzere, değişik halklara ve inançlara dönük hunharca saldırılara imza atan kafatasçı Modi güçleri, HKP (M) gerillalarına, onu destekleyen işçi ve emekçilere, köy ve şehitliklere karşı katliamcı müdahalelere imza atarken, başta Kisan Da ve Sheela Marandi olmak üzere devrimci tutsaklara karşı en ağır tecrit ve işkenceleri uyguluyor.
Avrupa’da komünistler, yukarıda ifade edilen bir birinden kilometrelerce uzak iki farklı coğrafyadaki bu gelişmelerle; birincisi direk kendi gündemleri olması, diğeri ise enternasyonalist devrimci görevleri olması sebebiyle mutlaka aktif bir ilişkilenme içerisine gecikmesizin girmelidirler. Sokak eylemlerinden sosyal medya kullanımına dek birçok form ve biçim altında Rojava’ya dönük faşist rejimin direk saldırılarının yanı sıra yeniden canlandırmaya çalıştıkları DAİŞ çete saldırıları protesto edilirken, Sezen Aksu ve Sedef Kabaş şahsında farklı düşünenlere karşı geliştirilen kutuplaştırma saldırılarına Avrupa’da yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin gündemine taşıma, Saray rejimine karşı cepheyi genişletme görevi ötelenmemelidir.
Hindistan elçilikleri önünde düzenlenecek eylemlerle, gönderilecek protesto mailleriyle o ülkedeki devrimci hareketle ve ağır saldırı altındaki devrimci tutsaklarla teorik olmaktan çıkıp pratik karşılığını bulan bir enternasyonal dayanışma sergilemekle karşı karşıyayız.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Ocak 2022 tarihli Perspektif köşesi