Faşist diktatörlük Rojava devrimi ve halklarına dönük saldırılarına kesintisiz devam ediyor. Emperyalistlerin onayıyla Efrîn, Cerablus ve Serêkaniyê işgallerini gerçekleştiren faşist rejim, daha fazla işgaller için emperyalistlerden onay alamaması nedeniyle, bu bölgelere, askeri güçleri ve çeteleri eliyle yerleşmekle yetinmek zorunda kalmıştı.
Ancak bu durum faşizmin Rojava devrimini tasfiye etme girişimlerini sonlandırmadı. Tam tersine her türlü siyasi boşluğu değerlendirerek, önce KDP ile işbirliği temelinde sınırları kapatarak Rojava halklarını açlığa mahkum etmeye, Güney Kürdistan’a askeri sevkiyatlarla bölgeyi kuşatmaya devam etti. Sınıra konuşlandırdığı obüsleri, İHA ve SİHA’larıyla bazen hedefsiz, bazen Rojava özerk bölge yöneticilerini, yurtsever duruşuyla bilinen Kürt devrimcilerini özel hedefleyerek sürekli ölüm kustu. İşgal bölgelerinde besleyip eğittiği çeteci gruplarla sınır boylarındaki köyleri sürekli ateş altında tuttu.
Tüm bu saldırılar karşısında Rojava halkları, devrimin amaçlarından bir milim sapmadan direnmeyi seçti. Teknolojik ve sayısal üstünlüğüne rağmen, faşist sömürgeciliğe ve çetelerine, KDP işbirlikçiliğine karşı ulusal demokratik haklarından vazgeçmeyeceklerini; bunun için her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarının mesajını net verdiler.
Bu kararlılığın son örneğini faşist rejimin bir kez daha katil sürüsü DAİŞ eliyle gerçekleştirmek istediği ve bölgedeki ABD, Rusya gibi emperyalist güçlerin üç maymunu oynayarak destek verdiği Sinaa hapishanesindeki saldırılarda gördük. Efrîn işgalinin yıldönümü olan 20 Ocak’ta gerçekleştirilen saldırıyla faşist rejim, işgal bölgelerinde planlayıp, eğitip donattığı DAİŞ çete artığı güçlerle hapishanede olan binlerce DAİŞ çete mensubunu kaçırıp, Rojava halklarına saldırtmak istedi. Ancak, Rojava iç güvenlik birimleri ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD) bu saldırıyı püskürttü ve planı boşa çıkarttı. Yüksek bir kararlılıkla duruma müdahale eden QSD, 5 gün boyunca dişediş bir savaşım sonucunda çetelerin önemli bir bölümünü yakaladı ve hapishaneyi denetim altına aldı.
Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu saldırı iki şeyi net bir biçimde ortaya koymuştur. Birincisi, her ne kadar Kürdistan’ı sömürge altında tutan tüm gerici bölge devletleri için geçerli olsa da, bugün faşist Türk devleti, Kürtlerin her bölgede olduğu gibi Rojava’da da herhangi bir ulusal hak, statü elde etmesinin en baş düşmanıdır. Kürtlerin ulusal demokratik hakları söz konusu olduğunda faşist rejimin işlemeyeceği hiçbir suç yoktur.
İkincisi ise Rojava devrimi, amaçları; bölgede inşa edilen ve tüm halkların eşitçe bir arada demokratik ortamda yaşam örme girişimleri de emperyalistlerce hazmedilememektedir. Bir yandan emperyalist çıkarları gereği Rojava yönetiminin yanında yer aldıkları pozunu veren emperyalistler, öte yandan Rojava devrimine, demokratik devrimci karakterine son vererek, bölgeyi KDP’lileştirmek istemektedir. Rojava yönetimini istikrarsız kılma hedefiyle, başta faşist rejimin saldırıları olmak üzere, DAİŞ gibi karanlık güçlerin yeniden diriltilmesi girişimlerine göz yummaları başka türlü açıklanamaz.
Tüm bunlar, bölge halkları ve ezilenler için umut olmaya devam eden Rojava devrimini Avrupa’da daha güçlü sahiplenme görevlerinin ağırlığını ve aciliyetini resmetmektedir. Tıpkı Kobanê direnişi esnasında olduğu gibi, halkların uluslararası antifaşist, antisömürgeci ve antiemperyalist enternasyonal dayanışmasını örgütlemekle karşı karşıyayız. Sokak gösterileri, mitingler, ikili görüşmeler, sosyal medyanın aktif kullanımı, pankart asmadan afişlemeye çok değişik yol ve yöntemlerle başta Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen emekçiler olmak üzere, bölge halkları, uluslararası antifaşist, ilerici, kadın, ekolojist örgütler, devrimci sosyalist partiler Rojava devriminin savunulmasında bir adım öne çıkmaya çağrılmalıdır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Şubat 2022 tarihli Perspektif köşesi