13 Ocak’ta okul sektöründeki tüm sendika örgütlerinin çağrısıyla 4 Şubat’a kadar uzatılan ve öğretmenlerin en az %40’ını seferber eden, Macron’un üniversiteler üzerine yaptığı konuşmadan sonra öğrencilerin de büyük bir katılım gösterdiği grevler gerçekleşti. Macron, ekonomik zorunlulukları karşılamak için özel olarak hazırlanmış seçkin bir üniversitenin hatlarını çiziyor ve bu, şirketlerin araştırma ihtiyaçlarını taşeronlaştırmanın bir aracı haline geliyor. Hükümet, işverenlerin daha niteliksiz ve güvencesiz işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için işçi sınıfından gelen öğrencileri kesin olarak dışlamak ve onları mesleki kurslara yönlendirmek istiyor.
İki yıldır süren pandemiden sonra ve özellikle bu süreçte iki öğrenciden birinin karnı aç yatağa girdiği bir güvencesizlik durumu ortaya çıkmışken, Macron, öğrenci yoksulluğunu sona erdirmek için yoksul öğrencilerin sistemden çıkartılmaları gerektiğini söylemeye bile cesaret edebiliyor. Kendisinin büyüttüğü öğrenci güvencesizliğine yanıt vermek için, yoksul kesimleri üniversiteden çıkarmayı, onu ücretli ve daha erişilmez hale getirmeyi amaçlıyor. Egemen sınıf, on yıllardır devlet üniversitesinin varlığına son vermenin peşindeydi. Kapitalizmin krizi, projeyi tamamlamak için bir fırsat oldu.
Bu projelerle karşı karşıya kalan gençlik, haklarını talep etmek için çeşitli şekillerde kitlesel bir şekilde seferber oldu. Paris’teki Colbert Lisesi gibi birçok lisede seferber olan öğrenci gençlik, şiddetli polis saldırısı ve elektroşok tabancalarıyla karşı karşıya kaldı, kimisi şiddetle yere atıldı, kimisi gözaltına alındı.
Hélène Boucher lisesinde, hükümetin felaket yönetimini protesto eden lise öğrencilerini büyük bir polis saldırganlığı ve göz yaşartıcı gaz bekliyordu. Hükümet bir kez daha gençleri küçümseyerek, baskıyla karşılık verdi. Hükümetin ve burjuva medyanın suskunluğuna ve protestoları küçümsemesine rağmen binlerce öğrenci genç, bu duruma duydukları öfkeyi dile getirmekte ve durumlarının iyileştirilmesini talep etmekte ısrarcı. Ama çözümü burjuvaziden ve onun “sosyal devlet” karşıtı politikalarından beklemekle, hiçbir sonuç elde edilemez. Ve hali hazırda burjuvazi, toplumun tüm katmanlarının geleceğini etkileyecek yasaları hazırlamakla meşgul. Bu saldırılara bir son vermek ve gençliğin durumunu iyileştirmek istiyorsak, bu hükümeti ve hizmetkarı olduğu kapitalizmi hedef almak gerekir.
Bugün dünyanın her yerinde, Gezi/Haziran halk ayaklanmasında Türkiye’de ve Kürdistan’da olduğu gibi, egemen sınıfın saldırılarına karşı öğrencilerin ön saflarda yer aldığı sınıf çatışmalarına, kitlesel isyanlara tanıklık ediyoruz.
Dünyanın her yerinde, öğrencilerin seferberliği işçilerin seferberliğiyle birleşmelidir, çünkü her ikisi de aynı düşman tarafından aynı anda saldırıya uğramaktadır.
Kapitalizmi ancak birlikte yenebiliriz!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 25 Şubat 2022 2022 tarihli Sosyalist Gençlikköşesi