Avrupa devletlerinin faşist Türk devleti ile sürdürdükleri siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler ve sundukları destek, faşist şef Erdoğan’ın Güney Kürdistan ve Rojava’ya işgalci saldırılarını sürdürmesini sağlıyor.
Yine Türkiye ve Kürdistan’da devrimcilere, sosyalistlere, Alevilere, Kürtlere, kadınlara, LGBTİ+lara, gençlere saldırılarını sürüyor. Komünist savaşçı Ulaş Alankuş’un cenaze ve taziyesine yönelik saldırılar ve gözaltılar, faşist şeflik rejiminin kitlelerde korku yaratmak, komünistlerin, devrimcilerin cenazelerini sahiplenmeyi engellemek ve nihayetinde sokağı teslim almayı hedeflemektedir.
Faşist diktatörlüğün artan saldırına karşı komünistlerin, devrimci ve demokratik güçlerin birleşik mücadeleyi Avrupa’da da geliştirmeleri ve bunu eylemli pratiklerle ortaya koymaları sürecin tüm öznelerden beklediği görevlerdir.
Türkiye ve Kürdistan cephesinde faşizme karşı en geniş cepheleşme çabası sürmektedir. Bu cepheleşmenin sadece seçim endeksli değil, faşizmi yıkmaya odaklanmış sokak mücadelesiyle buluşması gerekmektedir.
Avrupa cephesinde birleşik mücadele araçları var, ancak çalışmaları ve etkilerinin zayıf olduğu açıktır. Var olan ADGB ve Birleşik Devrimci Mücadele araçlarının misyonunu yeterince oynayamamaları sorgulanması gereken bir noktadır.
Her şeyden önce geçmiş yıllarda kurulup dağıtılan ve son olarak en geniş birliktelik olarak kendisini pratikte ispatlamış olan HDK-A’nın ısrarla dağıtılması hem örgütlü kesimlerde ve hem de örgütsüz kesimlerde birleşik mücadeleye olan inancı zayıflatmıştır. Bundan dolayı gerek BDM’nin ve gerekse de ADGB’nin yaptığı çağrılar yeterince karşılık bulamamakta ve eylemlere katılım da zayıf olmaktadır.
ADGB ve BDM güçlerinin birbirlerini sahiplenme, yan yana olduklarını dosta düşmana gösterme yanları da zayıflamıştır ve bunun örgütlerin tabanlarına yansıması vardır.
Bunun yanı sıra faşist Saray rejiminin Avrupa’da da devrimci, ilerici kesimleri korkutma ve sindirme politikasının birçok insan üzerinde etkisinin olduğu da bilinmektedir.
Devrimci örgütlerin geçmiş süreçte yapılan hataları aşmaları elzemdir. Avrupa’da birleşik mücadele ruhu ve heyecanını tekrardan geliştirmek olanaklıdır ve gereklidir. Faşizmin Avrupa’dan aldığı desteği ve aynı zamanda Kürdistan’da kimyasal silahlar kullanmasını, SİHA, savaş uçakları, helikopterler ve top atışlarıyla sürekli katliamlar yapmasını teşhir etmek, yerli güçlerle birlikte silah sevkiyatını önleyecek mücadeleyi ortaya koymak, yaşanılan ülke gündemlerini de içeren mücadele planları çıkarmak ve uygulamak geliştirici olacaktır. Örneğin yaklaşan 1 Eylül yerli ve göçmen güçlere birleşik mücadeleyi geliştirme fırsatı vermektedir.
2023 seçimlerine dönük Türkiye ve Kürdistan’da HDP etrafında yürütülecek olan çalışmanın yansıması olarak Avrupa’da da seçim çalışması gündeme gelmektedir. Oluşacak seçim platformları kendilerini sadece seçime endeksleyen ve seçimi bekleyen hatta durmamaları, kitlelerde faşizmin seçimlerle değil, kitle mücadelesi ile yıkılacağını ve alternatifinin ise Millet ittifakı değil, HDP etrafında örülen demokratik cephe olduğunu anlatmak önemlidir. Kendisini sadece seçim takvimine endeksleyip beklemeyen, faşizmi, burjuva düzen partilerini teşhir eden bir pratik çalışma hem birleşik mücadeleyi geliştirecek ve hem de seçim çalışmasının başarısını etkileyecektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 19 Ağustos 2022 tarihli Perspektif köşesi