Emperyalist küreselleşme, gün yüzüne çıkan yapısal kriziyle birlikte dünyanın yaşanılabilinir geleceğini de yok oluşun eşiğine sürükledi. İklim krizi ve ekolojik dengenin geri dönüşümsüz bozulması, acil ve güncel olarak insanlığın gündeminde.
Bu inkar edilemez bir gerçek olarak insanlığın gündelik yaşamında da hissedilir hale geldikçe insanların duyarlılığı da giderek arttı.
2019-2020’de iklim adaleti mücadelesi, genç kadınların ve erkeklerin öncülüğünde “saldırı”ya geçti. Küresel iklim grevleriyle ekolojik isyanı ördüler. Fridays for Future (FfF) ile Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) iki hareket olarak öne çıktı. Koronavirüs kısıtlamaları ve “sokağa çıkma” belirlemesi kitle hareketini gerilettiği gibi ekoloji hareketi de “geri çekildi”.
Bu kendiliğinden bilinç devrimci bir kanala akmayınca Almanya’da Yeşiller ekolojik uyanışın burjuva partisi olarak hükümete taşındı.
Yeşil’lerin ve burjuva ekoloji programlarının “çözümsüzlüğü” giderek hissedilmekte ve güncelleşen emperyalist paylaşım savaşı tehditiyle ekolojik dönüşüm vaatleri de giderek “öteki gündemlerin” arkasına itilmekte. Bu gençlerin ve iklim aktivistlerinin burjuva ekoloji programları ve partilerine güvenini de sarsmakta.
Öyle ki Yeşil’lerin hükümetleşmesi öngörüldüğü gibi ekoloji hareketini eritemedi, hareket – kitlesel olmasa bile – fiili meşru mücadeleyle yeni bir kanal açmakta.
Geçmiş dönemde fiili meşru mücadelenin iki biçimi öne çıktı.
Birincisi, sanat eserlerine dönük “boyalama eylemi”ydi.
İkincisi, merkezi otobanların, kavşakların, araba fuar ve fabrikaların, havaalanı pistlerinin vs. işgali oldu.
Birinci biçim kamuoyunda yarattığı tartışmalar ile “Son Kuşak” grubunu tanınır kıldı ve dünya gündemine soktu. Van Gogh, da Vinci gibi dünyaca ünlü ressamların resimlerine yapılan eylemler hızlıca yayıldı.
İkinci biçim ise doğrudan eylemin bir türü olarak birçok havaalanında uçuşların saatlerce durmasını, bazı otoyollarda ise saatlerce trafiğin kapatılmasına yol açtı.
“Son kuşak” kitlesel mücadeleyi büyütmek değil, eylem gruplarıyla yapılan fiili meşru eylemler yoluyla duyarlılık yaratmayı hedefliyor.
Alman polisi birçok bölgede “Son Kuşak” üyelerinin evlerine baskın düzenledi. Savcılığa göre soruşturmanın başlangıç noktası, Nisan ayında Schwedt’teki (Brandenburg) bir rafineride gerçekleştirilen protesto eylemi oldu. “Son Kuşak”, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “kriminal bir örgüt oluşturma” suçlamasıyla 11 adrese baskın yapıldığını belirtti.
Eylem biçimleri burjuva yasallığı zorladıkça ve Yeşil’lerin burjuva ekoloji programını teşhir ettikçe ekoloji ve iklim adaleti hareketi de aynı oranda devletin ve polisin hedefine giriyor, devlet şiddeti yoğunlaşıyor.
Saldırılar tabii ki yeniden canlanan ve fiili meşru bir zeminde yükselen bu hareketi boğmak, aktivistleri yıldırmak ve Başbakan Scholz’un deyimiyle “diğer protesto biçimlerini”, yani burjuva yasallık içerisindeki hak’ları kullanmaya, o sınırlar içerisinde kalmaya zorlamaya dönüktür. Fakat bizzat kendilerinin sorumlu oldukları ekolojik krizin hızlı ve kitlesel yıkımı ve bunun karşısındaki çözümsüzlükleri Ekolojik Çöküş’ü önleyecek “Son Kuşak”ı durduramayacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 23 Aralık 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi