Bir Aralık ayı daha kana bulandı. Devrimciler, komünistler, Kürt özgürlük hareketi ve ilericiler 19 Aralık, Maraş ve Roboski katliamlarının yıldönümlerini değişik eylem ve etkinliklerle anarken, bir kez daha Paris kana boyandı.
Sakinelerin katlediliş yıldönümüne ramak kalmışken, Kürt özgürlük hareketi güçleri bir kez daha kendi kurumları içerisinde katliama uğradı. KCK Yürütme Konseyi üyesi Emine Kara, müzisyen Mir Perwer ve Abdurrahman Kızıl, Paris Ahmet Kaya Kültür Merkezi önünde uğradıkları saldırı sonucu katledildiler.
Hiç şüphe yok ki gerçekleştirilen katliam faşist Türk devletinin organize ettiği bir katliamdır. Katliama dair eldeki tüm veriler, faşist rejimin Sakinelerden günümüze Kürt özgürlük hareketine, devrimci ve komünist harekete karşı yürüttüğü tasfiyeci saldırılar çerçevesinde devreye soktuğu suikastların bir benzeriyle karşı karşıya olduğumuzu yeterince kanıtlamaktadır. Son katliamda, katliamı gerçekleştiren kişinin ırkçı olduğu iddiaları söz konusu gerçeğin üstünü hiçbir biçimde örtemez.
Katliam, her ne kadar sömürgeci faşist rejimin, Saray diktatörlüğünün “nerede olursa olsun, teröristlerin peşindeyiz” propagandaları eşliğinde yüzlerine kondurdukları sevinç nidalarıyla karşılansa da, esasında her geçen gün büyüyen Kürt halkının yürüttüğü boyun eğmez özgürlük mücadelesi karşısında duyduğu endişe ve korkuyu resmetmektedir. Tüm gücüyle Kürdistan’ın üç parçasına dönük saldırganlık ve katliamda sınır tanımayan sömürgeci rejim, her parçada Kürt halkının savunma güçlerinin, gerilla güçlerinin direnişi karşısında hezimete uğramakta. Bu kaybediş onu, alçakça saldırılar örgütlemeye iten temel nedeni oluşturmaktadır.
Katliamın gerçekleştirildiği 16 Aralık’tan günümüze emperyalist Fransa devletinin, katliamla ilişkileniş biçimi, katliamın politik bir cinayet olduğunu gizleyerek, ırkçı bir yaşlının gerçekleştirdiği katliam düzeyine çekmeye çalışması, en hafifinden -bir kez daha- NATO ortağı faşist diktatörlüğün katliamlarını gizlemeye çalıştığını göstermektedir. Sakinelerin katliamında olduğu gibi, eldeki tüm kanıtların faşist rejimi gösterdiği apaçık ortadayken, olayı bir kriminal vaka derekesine indirgeyerek, hem ortağının kanlı elini temizlemeye hem de katliamdaki sorumluluğundan kurtulmaya çalışmaktadır.
Başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere, katliamı kendisine yönelik yapılan bir katliam olarak gören devrimci, komünist güçlerde, Avrupa’nın dört bir köşesinde sokağa akarak katliamı lanetlediler, sorumlulardan hesap sorulacağını haykırdılar. Fransa’da yapılan eylemlerde fiili meşru zeminde ilerleyerek, katliamın, emperyalizmin ve faşizmin derin çekmecelerine gizlenerek kapatılamayacağını göstermiş oldular. Böylece ilk elden emperyalistlerin, katili psikolojik vaka olarak ilan edip, gözaltında serbest bırakılmasının önüne geçtiler.
Acımız hâlâ çok sıcak. Şehitlerimizin kanları hâlâ kurumadı. Bu nedenle şehitlerimize karşı ilk devrimci yoldaş sorumluluğumuz onları Kürdistan topraklarına en anlamlı bir şekilde uğurlamak. Yoldaşlarımızın cenaze töreninin en kitlesel bir şekilde gerçekleştirilmesi, Avrupa’da faaliyet yürüten Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci ve ilerici kurum ve partilerin yakın günlerin temel görevleri arasındadır.
Katillerden; sömürgeci faşist rejimden hesap sormak ve emperyalist iş birliğinin galebe çalmasını engellemek için Avrupa kentlerinde sürekliliği sağlanmış en küçüğünden, en kitleseline eylemler gerçekleştirmek, afiş çalışmasından pankart asmaya, basın açıklamalarından faşizmin ve emperyalizminin elçilikleri önünde kitlesel mitinglere varıncaya dek, değişik biçimlerde katliama karşı adalet mücadelesini şimdiden örmek ertelenemez görevlerimiz arasındadır.
Yeni bir yıla yeni bir katliamla giriş yaparken, şehitlerimizden arda kalan bayrağı yükseklere çekmek, gelen yıla armağanımız olsun.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 30 Aralık 2022 tarihli Perspektif köşesi