Göçmen işçi ve emekçilerin yaşadıkları ülkelerdeki sorunların çözümünde ve geldikleri ülkelerdeki toplumsal mücadelelerle dayanışma ağlarının örülmesi bakımından temel örgütlülüklerin başında hiç şüphesiz kurumlarımız, konfederasyonlar ve federasyonlarımız gelmekte. Yerelden bütüne doğru, bu kitle araçları saptanmış görev ve sorumluluklarını ne kadar tam anlamıyla yerine getirebilirlerse, o düzeyde hedef kitlesi içerisinde dal budak salabilirler, kendi kitlesiyle birlikte kolektif akıl, düşünme ve hareket geliştirebilirler.
Kurumların kitlesiyle kurduğu ilişkilerin düzeyi tam olarak kendisini kongrelerde gösterir. Kongrelerdeki canlılık, sahiplenme ve tartışmaların enerjik olup olmaması, gerçekte kurumsal çalışmaların başarı veya başarısızlıklarına delalettir de. Bütün bir dönem boyunca yürütülmüş olan çalışmaların yarattığı enerji, artık ne kadarsa, kurum üyelerinin sözlerinde, sahiplenişinde söze gelir.
Yine, dönem boyunca yürütülen çalışmaların ve yeni dönem perspektif ve yönetimlerin belirlenmesinde de ana role sahip kongreler, hem yönetimlerin kendi pratiklerini üyelerinin denetimine açmaları hem de demokrasinin gereği olarak yenilerin belirlenmesinde de merkezde durur. Kongreler, kurum üyeleri bakımından da aidiyet düzeyi, sorunların çözümü ve çalışmaların ileriye taşınmasında kendilerini ne kadar ortaya koyacaklarının ortaya çıktığı mecradır aynı zamanda.
Kurum üyeleri ve özellikle özneler bakımından artık sarsılmaz bir biçimde şu gerçeğin bilince çıkartılması gerekir:
Kapitalist emperyalizmin her türlü örgütlülüğe karşı saldırılarını arttırdığı, en temel sosyal ve siyasal haklara dönük dizginsiz bir düşmanlık beslediği, faşist şeflik rejiminin Avrupa’dan doğru ona karşı yükselen direniş merkezi olan kurumlarımızdan duyduğu hoşnutsuzluğu diline pelesenk ettiği günümüz koşullarında işçi ve emekçiler, ezilenler arasında dayanışmayı, bir araya gelmeyi örgütlemek; kendi öz örgütlülüklerini alabildiğine yaygınlaştırmak, yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edilme dürtüsü karşısında sosyal ve kültürel ihtiyaçların ezilenlerin duygudaşlığını pekiştirme ekseninde ve her türlü saldırıya karşı birlikte göğüs germe, püskürtme çabasını güçlü kılmak bakımından kesin ihtiyaçtır. Dolayısıyla tartışmanın özü aracın yanlışlığı değil, araçla nasıl ilişki kurulduğudur.
Süreç, koşullar kurum çalışmalarını daha da güçlendirmeyi koşulluyor. Komünistler yıllara varan Avrupa’da çalışma deneyimiyle başarılı kongreler örgütleme pratiğine olabildiğince sahip. Bu deneyimlerin konfederasyon veya federasyon kongreleri öncesi ve anında hayat bulması üyesinden, yönetimine herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesinden geçiyor.
Bugün Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmenler açısından Avrupa’da yürütülen politik kitle mücadelesinin ana merkezlerinden biri olan Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVEG-KON), 9. Kongresine yürüyor. 4-5 Şubat’ta gerçekleştirilecek kongrenin temel şiarı gelecek dönemi işaretler özellikte: “Savaşa karşı halkların barışı, krize karşı sosyalizm”.
Gerek Ukrayna’da sürmekte olan emperyalist savaş gerçeği, bu savaşın hali hazırda birçok krizsel öğe taşıyan kapitalizmin krizlerini ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan daha da derinleştirmesi, egemenlerin bu atmosferde artık faşist partileri iktidara taşımaktan, militarizmi alabildiğine yaygınlaştırmaya çalışmaktan çekinmediği bir dönemde gerçekleşecek AVEG-KON 9. Kongresi, hem geçmiş döneme dair yürüteceği tartışmalar, hem de gelecek siyasi ve örgütlenme perspektiflerinin ortaya konmasında; toplam hareketin gelişiminde belli bir yerde duracak.
Hiç şüphesiz başarılı bir kongre tüm konfederasyon üye ve federasyon delegelerinin dönemin ihtiyaçlarını açığa çıkarmaya kilitlenmesi, mücadelenin geliştirilmesinin pratik öncüsü ve kararların uygulayıcısı olmasından ortaya çıkacaktır. Ve toplam deneyimlerimiz, gelenekten geleceğe yürüyüşümüz ve koparıp almaya kenetlenmiş bilinç ve yüreklerimiz bunun teminatı olarak parıldamaktadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 3 Şubat 2023 tarihli Perspektif köşesi