Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi Avrupa’da da temel siyasi gündemin başat konusu 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan seçimler oldu. Her evde, her işyerinde, her sohbet mutlaka seçim gündemiyle kesişiyor. Seçimler döneminde kitlelerde politikaya ilginin arttığı genel doğrusu, pratikte karşılığını buluyor. Ancak bu seçimlerin bir önceki seçim dönemlerini de aşan oranda kitlelerin ilgisine mahzar olduğu gerçeğini de belirtmeden geçmeyelim.
Faşist şeflik rejiminin 2015 yılından günümüze estirdiği faşist politik İslamcı saldırganlık, toplumu kutuplaştırma siyaseti, ekonomik alandaki sömürü çarklarının alabildiğine sıkılması, geniş kitlelerin yaşamını doğrudan etkiler hale geldi. Özellikle korona ve son yaşanan depremle birlikte halk düşmanı niteliği tamamen görünür hale gelen faşist tek adam rejiminden “kurtulma” istemi Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen emekçilerde de belirgin bir biçimde kendisini gösteriyor.
Değişik seçim ittifaklarının pozisyonlarını netleştirmesiyle birlikte seçim çalışmaları hız kazanmış durumda. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair HDP ve dolayısıyla Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan (EÖİ) ayrı pozisyonda kalan devrimci sosyalistler, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hiçbir burjuva adayı destelemeyecekken, parlamento seçimlerinde Yeşil Sol Parti içerisinde aktif kampanya yürütecek.
Seçim dönemi kitlelerde artan politikaya duyarlılık ve “burjuva adaylar” etrafında kurulan ham hayalcilik, Avrupa’da faaliyet yürüten komünistlerin güçlü müdahalesini bekliyor. Seçim çalışmaları için değişik ülkelerde oluşturulan koordinasyonların bir parçası olan komünistler, gerek koordinasyonların Yeşil Sol Parti’nin adaylarının desteklemesi, gerekse seçim dönemini de aşan antifaşist birliklerin, komitelerin bugünden kuruluşuna dair öncülük ve önderlik edebilmelidirler.
Zira, hangi koşullarda seçime gidildiği, seçimler öncesi, anı ve sonrasında çok mümkün görülen faşist saldırılar; burjuva partilerin gerçek bir değişimi sağlamayacağı gerçekliği, faşist rejime karşı tutarlı antifaşist mücadeleyi kaçınılmaz kılıyor. Bu açıdan, demokrasi ve özgürlüklerin seçimler aracılığıyla geleceği yanılgısına karşı geniş kitlelerde bilinçlenme yaratılması dönem içerisinde komünistlerin ajitasyon ve propaganda faaliyetinin ana eksenlerinden birisi olmak durumunda.
İlk hedef olarak oluşturulan ortak komisyonların işlerliğe kavuşturulması, uygulanabilecek denetlenir bir çalışma planının bu komisyonların önüne konulması önemli bir yerde duruyor. Muhataplarımızda “ben merkezci”, hazırcı, birleşik komisyon fikriyatının dışında gelişen “biz yaptık, gelin” tarzında yaklaşımlara karşı güçlü ideolojik mücadele yürütmek ve çalışmada emekçi ve sürükleyici olmak gerekiyor. Faşist rejimin bilinçli olarak az zamana sıkıştırdığı seçim dönemini, çalışmalardaki tempoyu birkaç katı arttırarak karşılamak günün bir başka ihtiyacı.
Bugün tüm komisyonlara gönderilmiş olan seçmen listelerinin planlamada dikkate alınması, kent kent, mahalle mahalle çalışmaların örgütlenmesi, oluşturulan seçim bürolarının gün boyu verimli tarzda işletilmesi, kitle toplantıları, bölgelerde bildiri dağıtımı, sözlü ajitasyon propaganda faaliyetleri, afiş çalışmaları hızla planlanmalıdır.
Ortak çalışma planının tüm çabalara rağmen oluşturulamadığı alanlarda ise komünistlerin mutlaka kendi güçlerine dayalı bir plana sahip olmaları gerekir. Kitlelerle bire bir temasın öneminin farkında olan komünistler, başta kendi güçleri, taraftar ve çeper ilişkileri olmak üzere, kitleler içerisinde öne çıkacakların bu çalışmalar kapsamında harekete geçirilmesi ve somut görevlendirilmesine mutlaka başvurarak, faşizme karşı örgütlenmede süreklilik anlayışının gelişimini sağlama hedefiyle hareket etmelidir.
Dönem, eşitsiz güç ilişkileri içerisinde seçim çalışmalarını Yeşil Sol Parti adaylarının desteklenmesi ve antifaşist bilinç ve örgütlülüğün geliştirilmesi perspektifiyle ele alacak olan komünistlerden daha fazla emekçilik istiyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 7 Nisan 2023 tarihli Perspektif köşesi