Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçim çalışmaları burjuva partilerin yanı sıra halklarımıza özgür yaşam seçeneği olan Yeşil Sol Parti’nin de meydanlara çıkışıyla birlikte hızlanmış bulunuyor. 27 Nisan – 7 Mayıs arasında Avrupa ve dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan göçmen işçi ve emekçilerin oy kullanmaya başlayacağı seçimlere dönük Avrupa merkezli çalışmalar ise bir yandan açılan stantlar, bir yandan düzenlenen kitle eylemleri, toplantı ve panellerle her gün biraz daha görünür olmaya başladı.
Ancak görülen o ki Avrupa’da yürütülen seçim çalışmaları hâlâ 7 Haziran 2015 veya 2018 seviyesinin heyecan ve canlılığını yakalayabilmiş değil. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan güçlerin süreçle eşitsiz ilişkilenişine, kentlerdeki kolektif örgütlülüklerin, seçim koordinasyonlarının niteliksel ve niceliksel durumunun zayıflığı eşlik etmekte.
Her çalışmada olduğu gibi seçim çalışmalarında da politik öncülerin kendisini nasıl konumlandırdığı önemli bir yerde duruyor. Genel işçi ve emekçileri bir yana bırakacak olursak, seçim çalışmalarındaki irtifa düşüklüğünün esas olarak politik öncülerin ve kolektiflerin kendi rol ve misyonlarını oynama, potansiyellerini alabildiğine değerlendirme girişimlerindeki zayıflıkta aramak gerekiyor. Haftalık planlamalar yerine kendiliğindenci çalışma tarzı hemen hemen her alanın temel sorunu olarak göze çarpıyor. Bu da haftada bir yapılan herhangi bir etkinlikle yetinmeyi, haftanın tüm günlerini dolduracak, akşamları semtlerde kitle ziyaretleriyle canlılığı yakalayacak bir planlama olmaksızın, güçlü bir seçim çalışması yürütmenin kapısını aralayamayız.
Bu açıdan Avrupa’daki devrimci sosyalistler daha fazla zaman kaybına izin vermeksizin gerek ortak seçim komisyonlarının işletilebilir bir çalışma planına sahip olması konusunda, gerekse tek tek kendi örgütleri ve yoldaşlar topluluğu içerisinde herkesin işlevlendirildiği örgütsel planları hızla hayata geçirecek bir iradeyi kuşanmak durumunda. Ortak komisyonlarda kendiliğindenciliğe, muhataplarımızın insafına bırakan bir hattan bir an önce sıyrılıp, politik, ideolojik ve örgütsel anlamda seçim çalışmalarında tam bir irade kuşanması yaşamak durumundayız. Her politik özne için doğru olan “biz yapmazsak kimse yapmaz” esprisini kendimize dönük bir alarm zili haline getirmek zorundayız.
Öyle görülüyor ki faşist şeflik rejiminden kurtulma istemi Avrupa’daki göçmen işçi ve emekçiler arasında da genel yaygın fikir. Hatta bu duygunun komünistlerin belli çeperinde de etkili olduğunu görüyoruz. Bu durum toplamda parti politikalarının çevre çeperde ne kadar nüfuz ettiğiyle de alakalı. Bu nedenle parti yayınlarının kolektif ortamlarda okunarak tartışılması, konuya dair aydınlatıcı panel, seminer gibi araçlardan yararlanılması, kırmadan, kazanıcı bir yaklaşımla parti kitlesi içerisinde ideolojik, politik aydınlatma çalışmalarının önümüzdeki yakın dönemin görevleri arasında görmek gerekir.
Her komünist, ortamlarda parti politikalarına uygun hareket etme, parti politikalarını en tam biçimde kavrama ve kavratma görevleriyle yüklüdür. Seçim politikası noktasında herhangi bir çatallaşmaya, durumun baskısıyla yanlış yaklaşımları suskunlukla geçirme, disiplinsiz tartışma rahatlığına düşüşlere karşı ideolojik duruşumuz net ve sağlam olmalıdır.
Tüm bunların yanı sıra en başta parti çevre çeperi olmak üzere seçim çalışmalarına duyarlı bireylerin yapılacak planlama toplantılarına katılımları sağlanarak, en büyüğünden en küçüğüne, ajitasyon-propaganda faaliyetlerinden müşahit olmaya, arabayla seçmen taşımaktan görevliler için yemeklerin hazırlanmasına, çok değişik başlıklardaki görevler şimdiden planlanmalı, “işsiz” hiçbir birey, gönüllü bırakılmamalı.
Bütün tartışmalarda önümüzdeki dönemin temel ihtiyacı olarak antifaşist mücadelenin gerekliliği, örgütlülüğünün yükseltilmesi konusu şimdiden kitlelerin önüne bir başka pratik seçenek olarak konmalıdır.
Hepimize kolay gelsin!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 21 Nisan 2023 tarihli Perspektif köşesi