Emperyalist kapitalist dönemde de öneminden hiçbir şey kaybetmeyen örgütlenme sorunu, faşist rejimin yeni bir seçim aldatmacasını halklarımızın önüne koyduğu günümüzde de aynı önemi koruyarak, devam ediyor. Burjuva kliklerin yarış sahasına indiği son seçimlerin kaybedeni, hiç şüphesiz ki halklarımız, işçi sınıfı ve ezilenler oldu. Faşist şef Erdoğan hiç de demokratik ve adil olmayan bir sürecin sonunda galibiyetini ilan etmesinin ertesinde, zamlar birbiri ardına gelmeye başladı. Bu, halklarımızın giderek daha koyu bir şekilde, faşist şeflik rejiminin hedefi olacağının en net göstergelerinden oldu.
Şüphesiz ki faşizme karşı uzun soluklu direnişi kendisine yol edinen başta komünistler olmak üzere, tüm devrimci hareket mücadele bayrağını bugünkü koşullarda da en güçlü tarzda dalgalandırmaya devam edecekler.
Ancak örgütlenme sorunu bu mücadelede temel sorun olarak ilk plandaki yerini korumaya devam edecek.
Hem bu konuda hem de genel tablo bakımından durumun iyi olmadığını söylüyoruz. Konjonktürel gelişmeler, burjuvazinin işçi ve emekçilere karşı geliştirdiği saldırıların boyutu öyle bir noktada ki, ezilenler arasındaki hoşnutsuzluk ve kendiliğindenci eylemler yüksek oranda sokak gösterileri, grevler, sokak çatışmaları, is yeri işgalleri tarzında sürekli olarak büyüyor, gündeme geliyor. Kendisine bir su yatağı bulamadığı durumlarda da sosyal, kültürel, siyasal vb. bakımlardan toplumsal bir memnuniyetsizlik yaşıyor. Bunu dünyanın pek çok yerinde görmek mümkün.
Koşullar ve gelişmeler alternatif yaşam fikri taşıyanlar için bu kadar geniş olanaklar sunarken, durumun tam tersi olması tam bir tezatlık oluşturuyor. Burada tekrar tekrar dönüp örgütlenme sorununda ne anladığımızı, mücadelenin zaferi açısından bu kadar hayati öneme sahip bu durum karşısında alınan kararlara değil, sergilediğimiz pratiğimize bakmak gerekiyor.
Örgütlenme sorununda yüzeysel yaklaşım ve emek harcamadan bir şeylerin olacağını düşünmekten artık vaz geçmeliyiz. Örgütlenmeye, kitlelere gitmeye, onları kurumlarımızda örgütlenmeye dönük kafalarımızda var olan önyargılardan, korkulardan artık kendimizi sıyırıp almalıyız. Artık sadece kâğıt üzerinde kalan kararlardan değil, bu kararların uygulanması esnasında ortaya çıkan sorun ve sıkıntılardan konuşmalıyız.
Bunun için duyguda, düşüncede ve emekte yoğunlaşma ihtiyacı var. Faşist rejimin, faşist şeflik rejiminin halklarımıza açlık, yoksulluk ve baskıdan başka vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Özgür yarınlar için faşizme karşı mücadelemizi örgütlenme sorunlarını aşarak ilerletebiliriz.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 2 Haziran 2023 tarihli Perspektif köşesi