“Bir devrimci militan için günlük çalışmanın en temel biçimi nedir?” sorusunun yanıtı, dolaysızca “kitleye gitmek” şeklinde verilebilir. Üstelik bu biçim, herhangi bir siyasal, iktisadi vs. gelişmenin yaşanıp yaşanmamasıyla, bir politik dalgalanma olup olmamasıyla sınırlanmamıştır. Deyim yerindeyse, ölü toprağı varken de, yaprak kımıldamıyorken de devrimci militan kitleye gitmekle yükümlüdür.
Okurlarımız, gazetemizin bu son sayısını okuduğunda yeni durumu fark edecektir. “Haberde objektif, yorumda devrimci” şiarıyla 29 yıldır, türlü baskı ve engellemelere rağmen özgür basın geleneğinin sürdürücüsü olan gazetemiz Atılım, bir içerik yenilenmesine gitti. Gazetemizde “haber içeriği” önemli oranda sınırlandırıldı. Atılım, yorum, polemik, analiz, araştırma-inceleme türünde yazılara ağırlık vererek yayın hayatına devam edecek.
Şüphesiz, bu değişim, haftalık bir gazete için zorunluydu. Yazılı-görsel basın merkezlerinin en temel çabası gelişmenin, yani haberin hedef kitlesine en hızlı şekilde ulaşması üzerine kuruludur. Siyasal teşhir ve ajitasyonun pratik faaliyetin vazgeçilmez unsuru olduğu devrimci mücadelede konumlanan özgür basın içinse bu iki kat daha önemlidir. Önemlidir, çünkü devrimci basın yalnızca bilgiyi, haberi alıcısına ulaştırmakla kendini sınırlamaz. O, aynı zamanda habere konu olan gelişmeyi sınıf mücadelesinin harekete geçirici bir unsuru olarak görür, yorumlar, perspektif sunar, eyleme geçme çağrısı yapar. Düşüncenin hareketle, sözün eylemle buluşmasını hedefler. Hız, bu nedenle politik ajitasyon ve propaganda çalışmasının önemli bir parçasıdır.
Haber akışının gelişen iletişim teknolojisiyle birlikte “anlık” bir hal alması, günümüz koşullarında özellikle yazılı basının bu rolü oynamasının nesnel engeli haline geldi. Hele ki, Türkiye ve Kürdistan gibi politik mücadelenin birden çok gündemle belirlendiği, çok çeşitli çelişki, çatışma merkezlerinin bulunduğu ve dolayısıyla gelişmelerin de hızla eskidiği, değiştiği bir coğrafyada iletişim hızı çok daha önemli bir rol oynuyor.
Gelişen internet ve kitle iletişim teknolojisinin yazılı-görsel basına ne denli etkide bulunduğu, bunun genel olarak gazete ve gazeteciliği, özel olarak devrimci, sosyalist gazeteleri nasıl etkilediği, dolayısıyla “kolektif bir ajitatör ve propagandacı” olarak sosyalist basının durumu bu yazının konusu değil. Bir araştırma-inceleme yazısı olarak elbette bu konu işlenmeyi hak ediyor. Biz daha çok halihazırda böyle bir içerik yenilenmesine gittiğimiz koşullarda, bu tür bir değişimin devrimci sosyalistlerin politik-örgütsel çalışmada nasıl bir güce dönüştürmesi gerektiğiyle kendimizi sınırlayacağız.
Hazırlık ve baskı aşamasından dağıtım ve kitlelerle buluşturulmasına kadar devrimci, sosyalist basının katı bir baskı ve sansür rejimiyle sınırlandığı biliniyor. Savcılar her hafta gazetemize toplatma, özgür basın çalışanlarına ise sık sık tutuklama kararları çıkartır, dağıtım şirketleri ağır iktisadi anlaşmalar dayatmak yoluyla uzun yıllardır bir tür dağıtım sansürü uygularken, siyasi polis ise devrimci militanın emek yoğunluklu dağıtım faaliyetini engelliyor. Bu birbiriyle uyumlu örgütlenmiş faşist bir cendere.
Fakat engeller yalnızca “düşman ateşinden” dolayı değil. Kitle hareketinin geriye çekildiği koşullarda devrimci politik faaliyetteki sınırlanma hali, süreç içerisinde devrimci militanda da kitle çalışmasında bir tür atalet örgütledi. Devrimci çalışma yer yer kitlelerden koptu, iç örgütsüzlük haline büründü. Bunun en çarpıcı verileri devrimci, sosyalist basının kitlelere ulaştırılmasında artık kangren haline dönüşen zayıf pratikte açığa çıktı.
“Bir devrimci militan için günlük çalışmanın en temel biçimi nedir?” sorusunun yanıtı, dolaysızca “kitleye gitmek” şeklinde verilebilir. Üstelik bu biçim, herhangi bir siyasal, iktisadi vs. gelişmenin yaşanıp yaşanmamasıyla, bir politik dalgalanma olup olmamasıyla sınırlanmamıştır. Deyim yerindeyse, ölü toprağı varken de, yaprak kımıldamıyorken de devrimci militan kitleye gitmekle yükümlüdür. Devrimci militanın işi insanlarladır. Onların yaşamına, bilincine, haleti ruhiyesine girmektir. Basitçe söylersek eğer, insanlarla konuşarak devrimci fikirleri yaymaktır. Bu kadar! Bu görevini günlük olarak yapmayan bir devrimcinin en temel amacını zayıflatarak halka ve mücadele değerlerine karşı sorumsuz davrandığı açık değil mi?
Son yıllarda faşist şeflik rejiminin sistematik saldırılarının günlük devrimci faaliyeti sınırlandırdığı açık. Ancak sorun bu değildir. Elbette sınıf mücadelesinin sertliğine, politik dönemlerin barışçıl olup olmamasına göre kitle çalışmasının genişleyip daraldığı dönemler olacaktır. Fakat asıl mesele bir devrimci militanın, hazır bulduğu şartlara göre değil, mevcut olana, içinde bulunduğu şartlara saldırarak onları değiştirmeye yönelip yönelmemesindedir. Bu bir bilinç sorunudur ve bu sorunun güncel olarak can yakıcı bir düzeye ulaştığını tespit etmek gerekiyor.
Devrimci sosyalistlerin günlük devrimci faaliyet içindeki en temel aracının sosyalist basın olduğu biliniyor. Sosyalist basın, yalnızca bir aydınlanma değil, aynı zamanda bir örgütlenme aracıdır. Gazetenizi alır, okur ve emekçilere ulaştırırsınız. Devrimci, sosyalist basın ile hedef kitlesi arasındaki ilişki bir tür gazete alım-satımı ilişkisine indirgenemez. Çok gazete satmak, dağıtmak değildir mesele, çok insana ulaşmaktır. Çok kişiye ajitasyon-propaganda yapmak, devrimci fikir ve çağrıları çok sayıda emekçiye ulaştırmaktır.
Peki, bugün böyle bir pratik içinde olunduğu söylenebilir mi? Sorun yalnızca kitle iletişim araçlarının haftalık bir gazetenin dağıtımını sınırlamasında mı? Şüphesiz, her araç, biçim eskir, değişir, yenilenir, işlev kaybı yaşar veya yaşamaz. Öncelikli sorun bu değil. İlk ve öncelikli sorun kitleden kopmuş ve yer yer yabancılaşmış olmakta. Eğer özel olarak örgütlenmiş bir politik kampanya yoksa, neredeyse gününü kitleye gitmek anlamında boş geçiren, adeta eylemcilikle sınırlanmış bir devrimcilik pratiğinin saflarımızda boy vermiş olmasında.
Bu pratiği muhakkak değiştirmeyi başarmalıyız. Atılım, kendi içindeki değişimle devrimci militana da kitle çalışmasında gazeteyle kuracağı ilişkiyi değiştirme çağrısı yapıyor. Gazete, yeni içeriğiyle daha çok bilgi edinmeye, fikirsel yoğunlaşmaya ve gelişmeye, nitelikli ajitasyon ve propagandaya, dolayısıyla işçilerle, kadınlarla, gençlerle daha güçlü politik bir ilişki kurmaya davet ediyor.
Atılım, yeni haliyle devrimci sosyalist tabana, devrimci militana ve onun üzerinden kitlelerin ileri bölüklerine, emekçi sol tabana daha çok sesleniyor. Devrimci yorum yazılarıyla, politik, felsefi vb. inceleme-analiz makaleleriyle hedef kitlelere, perspektif yazılarıyla militana, polemik yazılarıyla emekçi sol öznelere, hitap ediyor.
Bunun devrimci militan bakımından anlamı şudur: Daha iyi bir Atılım okuması, daha nitelikli bir Atılım dağıtımı, daha güçlü propaganda ve örgütlenme.
Birkaç hafta önce İstanbul’un emekçi bir semtinde rutin olarak bir saat süren gazete dağıtımının temas kurulan insanların seçim sonuçlarını tartışma isteği nedeniyle dört saatlik bir dağıtım faaliyetine dönüşmesi bize tam da bu gerçeği anlatıyor. Emekçilerle gazete dağıtımı üzerinden politik ilişkiyi derinleştirmek işte bu biçimle mümkün. Hiç boş durmaksızın kitlelere gitmeyi, onlarla konuşmayı, onların fikirlerini almayı ve fakat devrimci fikirlerle etkileşime girmelerini sağlamak… Günlük devrimci faaliyetin olması gereken rutini budur.
Şüphesiz, aynı zamanda bu durumun süreğen ve güçlü kılınması için Atılım’a farklı cephelerde faaliyet yürüten devrimci militanlardan nitelikli katkının örgütlenmesi gerekiyor. İşçi, memur, kadın, gençlik, kültür-sanat, zindanlar, Kürdistan, enternasyonal hareket gibi örgütlenme zeminlerinden yazınsal katkı, Atılım’ın olduğu kadar kitle çalışmasının güçlenmesinin de gereği olarak görülmelidir.
Tekrarlayalım. Bu bir yenilenme çağrısıdır ve çağrının ilk muhatabı devrimci sosyalist militandır. Devrim için örgütlenme faaliyeti ne düşman ateşine, ne gerici siyasal koşulların engeline ne de teknolojik gelişimin yarattığı koşullara takılacak bir faaliyet değildir. Amaç açıklığı, kararlılık, yaratıcılık, emek seferberliği devrimci faaliyetin gelişiminin temelidir.
Yaz süreci, yeni bir politik-örgütsel atılım hazırlığı için Atılım’la daha güçlü bir ilişki kurma, kitle çalışmasında pörsüyen yanlarımızı yenileme ve aşma dönemi olarak değerlendirilmelidir. Devrimci atılımı büyütmek için sosyalist basın da yenilenmeye, devrimci amaçlar doğrultusunda kendisini geliştirmeye devam edecektir.
Yeni atılımlar için daha güçlü bir Atılım!
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 30 Haziran tarihli 122. sayılı başyazısı