Hitler’in tarihe karıştığını ve hiçbir zaman tekerrür etmeyeceğini sananlar fena halde yanılıyor. O, her şeyden önce kapitalizmin ürünüydü. Alman emperyalizmini dünyaya egemen kılmak için giriştiği soykırımcı savaşta, başta Sovyet halkı olmak üzere halkların yürüttüğü antifaşist direniş sonucu yenilgiye uğratıldı. Ancak kapitalizm dünya çapında egemenliğini sürdürmeye devam ettiği içindir ki, O’nun ruhu kimi farklı ulusal kökenden burjuva politikacılarda veya devlet hiyerarşisinde gezinmeye devam etti.
Nitekim yaşadığımız dünyaya şöyle bir baktığımızda O’nun gibi Göbbelsvari propagandalar eşliğinde insanları diri diri yakan, oluk oluk halkların kanını akıtan onlarca diktatör bozuntusunun olduğunu görürüz. Ve belki de buna en yakın aday olarak da Tayyip Erdoğan’ı sayabiliriz. Zira son birkaç yıl içerisinde gerek bölgemizde, gerekse ülkemizde yaşanan her saldırının, katliamın altında Erdoğan ya da TC imzasını veya desteğini görmek pekâlâ mümkün.
Ancak Hitler’le birebir örtüşmeyen yanların olduğu da bir başka gerçek… Erdoğan sadece katliamcılıkta ve yöntemlerde Hitler’le benzeşiyor, başka durumlarda ise sadece çakma, bir bozuntu yani. Mesela Hitler, Alman emperyalizmini dünyaya egemen kılmak istiyordu, Erdoğan ise artık halklara dar gelen ve dağılmanın eşiğindeki tekçi faşist rejimi ve bölgedeki çıkarlarını korumaya çalışıyor.
Emperyalistlerin destek nedenlerinde de değişkenlikler var. Diğer emperyalist devletler Hitler’in gelişimine ve iktidara gelmesine bırakın itirazda bulunmayı, politik olarak destekte bulunurken temel yaklaşımları O’nu Sovyetler Birliği’ne saldırtmaktı. Bugün ise hem aynı emperyalist güçler ve hem de onlara ek olarak başta Almanya ve Fransa olmak üzere, tüm AB devletleri Erdoğan’ın Kürdistan’da ve tüm bölgemizde işlediği katliamlara ses çıkarmıyor; faşist rejime politik desteğini sonuna kadar sunuyor. Nedeni ise mülteci krizinin yanı sıra bölge üzerinde keskinleşen emperyalist çelişkilerde Türkiye’yi yanında görmek.
Dolayısıyla, Erdoğan’ın Avrupalılaşmasından ziyade esasında Avrupa’nın Erdoğanlaşması gerçeğiyle karşı karşıyayız. On yıllardır her renkten burjuva düzen partilerince desteklenen gerici politikalar, Avrupa’da faşist partilerin yeniden güçlenmesine, İtalya’da olduğu gibi iktidara gelmesine, Almanya’da ise AfD nezdinde ikinci büyük parti konumuna yükselmesinin yollarını döşedi.
Hitler sadece komünistlerin ve Yahudilerin değil, tüm dünyanın başına bela olmuştu, Erdoğan’sa şimdilik coğrafyamızda yaşayan farklı halkların ve inançların. O’nun bugün için Kürt halkına karşı giriştiği irade kırma saldırılarında üstün gelmesiyle bölgemizde yaşayan halklara ve tüm insanlığa yaşatacaklarını ise tahmin etmek zor değil.
Kendi kıtasında Hitler deneyimini yaşamış Avrupa halklarının, ikinci bir Hitler’i ya da çakmasını dünyanın herhangi bir yerinde görmeye tahammülü olmaması gerekir. Bunun için her şeyden önce kendi devletlerinin ikiyüzlü politikalarına karşı bir mücadeleye tutuşmaları, Türkiyeli ve Kürdistanlı güçlerle saf tutmaları hayati önemde.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Eylül 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi