Bütün devrimler köklü altüst oluşları barındırır. Tabi ki herkesten önce kendisine katılanlarda; ama sadece kendi sınırlarında değil, dünyasal etkilerde bulunur. Bu açıdan Lenin ve Bolşevikler önderliğindeki Ekim Devrimi, sadece üzerinde savaşım yürüttükleri toprakları, o topraklardaki geniş işçi ve emekçi kitleleri değil, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya bütün kıtalarda 20. yüzyıl boyunca devam ede gelen etkilerde bulunmuştur.
Toplumların ve bireylerin devrimle ilişkilenişleri ne kadar kuvvetli, iradi, sürekli ve bilinç öğeleriyle doluysa, söz konusu güçlerin ileriye değişimi de bir o kadar güçlü ve kalıcı olur. İşte Lenin önderliğindeki Ekim devriminin gücünü, kendinden önce yaşanmış yegâne deney olan Paris Komünü’nün 72 günlük yaşam sınırlarını, on yıllara vardırmış olmasından; dağılmış, parçalanmış, açlık ve yoksulluğa sürüklenmiş bir ülkeyi, bütün bir burjuva dünyasını şaşırtan tempoda, dünyanın refah düzeyi yüksek halklar ve ülkeler seviyesine ulaştırmış olmasından da görmek mümkün.
Hiç şüphesiz ki bunun yaratılmasında temel rolü devrimle bütünleşmiş, Marksizmi, diyalektik ve tarihsel materyalizmi sürekli kılavuz edinmiş ve büyük bir ustalıkla kullanmış, devrimin güncel ve stratejik sorunlarını bu temelde doğru tarzda görmüş, açıklamış; sorunlar karşısında çıkış yolu üretmiş, bütün gücüyle doğruya, devrime doğru yürümekten en küçük tereddüt yaşamamış, yaratıcılık ve hücum ruhu dolu dünya proletaryasının önderi Lenin oynamıştır. Bundandır ki fikir ve düşüncelerini, temel yaklaşımlarını, öğretilerini doğru tarzda geleceğe taşımış olanlar, “çağımızın Marksizmi, Leninizmdir” çıkarsamasında bulunmuştur.
O, bunu teoride, ideolojide, örgütsel yaşamda ve politikada, eskiye takılmadan, anın ve dönemin en acil sorunlarını çözümleyerek, her dönem kendisini aşarak elde etti. Politik yaşama adım attığı 1800’lerin ikinci yarısından, ölümüne kadar bütün yaptığı kendisini her dönem yeniden kurmak oldu.
- yüzyıl sonralarından başlayarak, 20. yüzyıla giriş yaptığımız dönemde kapitalist sistemdeki değişimleri analiz ederek, serbest rekabetçi kapitalizmin, kapitalizmin en yüksek aşaması olan tekelci kapitalizm, yani emperyalizm tarafından ikame edildiğini bilimsel olarak kanıtladı. O, durmaksızın kendi gücüne dayanarak, uluslararası işçi sınıfının sınıf mücadelesi ve ezilen halkların kurtuluş mücadeleleri ile karşılıklı dayanışma içinde, o güne kadar el atılmamış bir eserin, sosyalist inşa sürecinin mimarıdır. O, ulusların kendi kader tayin hakkının; Sovyetlerle iktidarı perçinlemenin, teori ve ideolojide katılığın, politika da esnekliğin; taktik ve strateji arasındaki bütünselliği yakalamanın, enternasyonalle dünya devrimine, komünizme yürümenin adıdır.
Ekim Devrimi, Lenin’in önderliğinde işçi ve emekçi kitlelerinin eskiyeni tarihin çöpüne fırlatıp attıkları, her açıdan yeniyi, yeni bir kişiliği, yeni bir “beni”, yeni bir toplumu ve toplumsal ilişkileri yaratma çabasında zafere kilitlenmiş komünistler kuşağının eseridir. Geçmiş çağların bütün birikimlerini emerek tarih sahnesine çıkan Lenin’in klavuzluğunda Ekim Devrimi, bütün bir 20. yüzyıla sınıfsal ve ulusal kalkışmalar, devrimler olarak yansıdı; bütün bir emperyalist-kapitalist sistemin kabusu oldu, 21. Yüzyılda da dünya proletaryası ve ezilenleri için işaret feneri rolünü oynamaya devam ediyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Ekim 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi