Sömürgeci faşist şeflik rejimi, uzun bir zamandır gündemine aldığı Rojava’ya topyekün işgal saldırısını Ankara’da EGM’ye dönük fedai eylemi bahane ederek başlattığını duyurdu.
Rojava’ya dönük savaş hiçbir zaman durmadı. Efrin ve Serekaniye başta gelmek üzere Rojava/Kuzey Doğu Suriye kentleri işgal edildi. Doğrudan işgal saldırılarının yürütülmediği süreçlerde de düşük yoğunluklu savaş, özelde de devrimci siyasi ve askeri öncüleri hedefleyen suikastler gerçekleşti. Ulusal kurtuluşçu, halkçı demokratik kadın devriminin komünist önderleri de bu suikastlerin hedefi oldu.
DAİŞ gibi politik islamcı bir uluslararası çeteye karşı devrimin savunulmasında enternasyonalist kimliği giderek öne çıktı. Nihayetinde İvana Hoffmann’ın Avrupa’dan katılımı ve ölümsüzleşmesi, Enternasyonal Özgürlük Taburu’nun kuruluşu ve yüzlerce enternasyonalistin savunmaya katılımı, onlarcasının ölümsüzlüğü bu niteliğin berrak görünümleri oldu. Rojava’nın gücü, Rojava’yı çoktan aşıyordu.
Ne var ki, değişen dünya gündemleri ve Rojava’da değişen koşullar, özelde de Efrin işgali sonrası durum, enternasyonal dayanışmanın ilgi zayıflamasına yol açtı.
Politik islamcı faşist şeflik rejimin Çöktürme Planı’nın stratejik hedefleri söz konusu olduğunda emperyalistler TC’yi destekliyor. ABD’nin SDG’yle taktik ittifakı da bu temel belirlemeyi değiştirmiyor. Hava sahasını TC için sonuna kadar açan da ABD’nin kendisi zaten. Kendi askeri çıkarlarına dokunmadığı sürece Rojava’ya dönük saldırılara izin veriyor.
Şimdi bu topyekün savaşa karşı uluslararası direnişi büyütme zamanı. Devrimin ve savunmanın bütün tarihinde Avrupa’da saldırılara karşı mücadele bu kadar önemli olmamıştı. Zira Avrupa’dan yükselecek sahiplenme ve uluslararası dayanışma bu topyekün ablukayı yarmanın temel cephelerinden biridir bugün.
Rojava devriminin gıdasını, suyunu, enerjisini, yolunu, hastanesini, tarımını hedefleyerek devrimin altyapısını çökertme ve üstyapısını bu temelde yıkmayı hedefleyen TC ve işgalci ordusuna karşı başta Avrupa’da yaşayan Kürdistanlı göçmenler gelmek üzere halkların sokaklara çıkması, devrimin kazanımlarını sahiplenmesi, başta “hava sahasının TC’ye kapatılması” talebi gelmek üzere Rojava/Kuzey Doğu Suriye’deki direnişe kendi özgün gündemleri etrafında katılımları tarihi bir sorumluluktur.
Bu doğrultuda yeniden hareketlenen ve 5 Ekim saldırısı sonrası yaygınlaşan eylemler “ilk tepki” bakımından tabii ki önemli oldu.
Rojava ile dayanışma kurumu Peoples Bridge yaptığı yazılı açıklamada enternasyonalistleri, göçmen emekçileri, sanatçıları, sendikacıları, emekçi solun parti ve örgütlerini, aydınları 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’ne kadar kesintisiz direnişe çağırdı. Bu çağrının yaygınlaştırılması, kitleselleştirilmesi ve 1 Kasım’da birleşik düzlemde bütün dünyada, özellikle de Avrupa’da Rojava ve Kuzey Doğu Suriye ile dayanışmanın sokaklardan, meydanlardan örgütlenmesi emperyalistlere ve TC’ye, ama aynı zamanda Kuzey Doğu Suriye’deki devrimci halk güçlerine güçlü bir mesaj olacaktır.
Dayanışmayı, Filistin’in başlattığı tarihi devrimci direniş karşısında İsrail’in işgalci tasfiyeci savaşına karşı gelişecek tepkiler ve protestolar ile birleşik düzlemde büyütmek de ayrıca Ortadoğu’nun iki belirleyici devrimci dinamiğinin ortaklaşması, iki direniş ocağının kaynaşması bakımından önemli bir fırsattır.
Başta sosyalist yurtseverler ve genç komünistler gelmek üzere Avrupa’daki marksist leninist komünistler, dünya siyasetinin bu kritik dönemecinde Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’nin devrimci kazanımlarını savunmada, yaşatılmasında öznedirler. Ölümsüz kızıl komutan Baran Serhat’ın deyimiyle Kürdistan’ın en küçük parçasında “açılan kapı”yı kapattırmamak için, kuşatmayı kuşatmak için şimdi eylem zamanı!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 13 Ekim 2023 tarihli Perspektif köşesi