Osman Nuri Ocaklı yoldaşla İzmir’de iki yıl birlikte çalışma yürüttük. İlk görüşmemizde bana “Bedia yoldaş ben artık buradayım. Birlikte çalışacağız. Onun için bana bir isim bulmamız gerekir. Sen İzmir’in yerlisi olduğun için hangi ismi kullanacağıma sen karar ver yoldaş” demişti. Ben de espri ile “Osman olsun dikkat çekmez” dedim. O da “yok yoldaş o isim olmaz. Bizim kitlemiz genelde Alevilerin çoğunlukta olduğu semtlerde” diye yanıt vermişti.
Espri yaptığımı söyledim ve Engin olsun burada çok dikkat çekmez yoldaş dedim.
Osman yoldaş, kişilik olarak çok kibar, yapıcı ve çözüm odaklıydı. Her görüştüğümüzde beni denetleyen değil, çalışmaları anlatırdım, o da hiç hissettirmeden yapının yapılması gerekenleri ve perspektif odaklı çözümler sunar, o sıcacık ve her zaman gülen yüzüyle ayrılırdı.
Osman yoldaşla iki yıl birlikte çalıştık. Bir kez olumsuz bir tartışmamız olmadı. Çünkü bütün sorunlara, partinin diyalektik, materyalist görüş açısıyla çözüm üretirdi. O nedenle yoldaşla her görüşmemizde benim daha da devrimcileşmemde büyük katkısı olurdu.
Yoldaş yöneticimiz olduğunu asla hissettirmezdi. Sanki aynı organdaymışız gibi, her konuda benim de görüşümü alır, öyle karar verirdi. Engin yoldaşımızda asla yöneticilik taslama, küçük burjuva zaafları yoktu. Çok doğal ve mütevaziydi. Yüreğindeki yoldaşlık sevgisi bütün davranışlarıyla bize emek verme ve ortamı devrimcileştirmek için büyük bir çaba gösterirdi. Onu görmediğimiz zaman çok özlerdik. Çünkü yoldaşlarına çok değer verirdi.
Yoldaşı görünce enerji doluyordum. Onun yüreğindeki yoldaşlık sevgisi bütün davranışlarıyla bize yansıyordu.
Engin yoldaşı bir gün bir eve götürdüm. 1 Mayıs alanında tanıştığım bir anne idi. Yoldaşa “yemek yemeden gel. Çünkü gideceğimiz anne bize çok şey hazırlamıştır.” dedim. Eve gittik ve Osman yoldaşla anamızın bir yığın emekle yaptığı yemekleri yemeye başladık. Anne ha bire bize aç kalmayın yiyin diye zorluyordu. Çünkü anne devrimcileri çok seven bir kadındı.
İki yıl yoldaşla çalışmış olmamıza rağmen en ufak bir tartışma yaşamadık. Tek sorunumuz örgütsel çalışmaları nasıl geliştirebilir ve geniş kitleleri nasıl örgütleyebilirdik. Evet Engin yoldaşla çok uyumlu iki yıl çalışma yürüttük.
Yıllar sonra ben ölüm orucunda iken müdahale edilip, tedaviden sonra tahliye olduktan sonra dışarı çıktım. Sağlık sorunum nedeniyle Fransa’ya gelmeye karar verildiğinde, bu kararı Engin yoldaş gelip benimle görüşerek iletmişti. Uzun bir aradan sonra onu gördüğüm için çok mutlu olmuş ve uzun sohbetler etmiştik. Bana kendisinde bir değişimin olup olmadığını sordu. Ben de yoldaşa senin kafan daha önce kel miydi dedim. Elleriyle kapattı ve kıpkırmızı oldu. Bende güldüm ve saçların dökülse de yakışıklısın yine de dedim.
Bana Avrupa’ya tedavi amaçlı gideceğimi ve tedavim bitince geri döneceğimi söyledi. Gitmek istemediğimi söyledim. Bana gitmem gerektiğini, tedavi olup geri geleceksin demişti. Ve maalesef ben geri dönemedim.
Engin yoldaş sınıfsız, sömürüsüz enternasyonalist bir komünist, bir komutan olarak ölümsüzleşti.
Evet can yoldaşım, İzmir’in Engin’i olarak yüreğimde sınıf, beynimde Marksist ideolojiyle donanmış bilinci olarak bu vahşi barbar erkek egemen kapitalist sermayeyi yıkmak için çelikten iradem olacaksın/olacaksınız.
Daima bizimlesin, daima seninleyiz
Bedia