Kapitalist-emperyalist sistem kriz içinde. Yok oluşlarını durdurmak için yıllardır uygulamaya çalıştıkları neo-liberal uygulamalar, faşizan baskılar, sömürge siyaseti sonuç vermiyor. Krizleri derinleştikçe daha saldırgan, daha acımasız oluyorlar. Halklara, ezilenlere, kadınlara, LGBTİ+ bireylere ve elbette ilerici-devrimci güçlere gözleri dönmüşçesine saldırıyorlar. Bu saldırıların son örneklerini, Filistin ve Rojava’da görüyor, içinde yaşadığımız Avrupa topraklarında bizzat deneyimliyoruz. Filistin ve Kürt halkı, sömürgecilerine karşı direniyor, işgalcisinin bombasına karşı taşla, sopayla karşı duruyor. Bu direnişte kadınlar ön saflarda savaşıyorlar.
Evet, şartlar eşit değil, evet düşman güçlü, ama halkların haklı mücadelesi karşısında işgal politikalarını istedikleri gibi gerçekleştiremiyorlar. İşgalci AKP-MHP hükümeti ve siyonist İsrail devletine sınırsız destek veren, Kürt ve Filistin halklarına yapılan katliam ve soykırıma sessiz kalan Amerika ve Avrupa emperyalistleri, kendi ülkelerinde ilerici-devrimci güçlere saldırmayı da ihmal etmiyor. Avrupa sokakları uzun yıllardır görülmeyen polis baskısına karşı direniş sahnelerine tanık oluyor.
İşte böyle bir atmosferde ilerliyoruz 25 Kasım’a… 25 Kasım Uluslararası Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde sokakta, sloganlarımızla, zılgıtlarımızla olacağız. Kadına karşı yapılan her türlü şiddete, kadın cinayetlerine, iş yerlerinde, evde, sokakta yapılan sözlü, fiziksel tacize, ekonomik sömürü ve eşitsizlikle- re, sahip olduğumuz haklarımızın elimizden alınmaya çalışılmasına karşı alanlarda olacağız. Sömürgeci savaşlarda yaşamını yitiren binlerce kadının sesi olmak için sokaklarda olacağız.
Kadın haklarını en fazla savunan ülkelerden biri olduğunu iddia eden Almanya’da kadına yönelik şiddet her geçen yıl artıyor. Alman devletinin kendi kaynakları her üç kadından birinin hayatı boyunca en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını açıklıyor. Bu 12 milyondan fazla kadın demek. Her 4 dakikada bir kadın şiddete maruz kalıyor. Her üç günde bir kadın öldürülüyor. 2022 yılında toplam 240,547 kadın aile içi şiddete maruz kaldı. Bu bir önceki yıla göre yüzde 8.5’lik bir artış demek. Kayıt altına alınan aile içi şiddet vakalarının sayısı son beş yılda yüzde 13 arttı ve birçok şiddet ve taciz vakası korku veya utanç nedeniyle resmi makamlara bildirilmiyor. Çalışma yaşamında da eşitsizlik sürüyor. Aynı işi yapan kadın ve erkeğin aldığı ücret arasında %20 ‘ye varan fark bulunuyor.
Çeşitli nedenlerle Avrupa’ya göç etmek zorunda kalmış mülteci kadınlar da hem göç yollarında hem de geldikleri ülkelerde taciz, baskı ve sömürüye maruz kalıyorlar. Başta faşist partiler olmak üzere, Avrupa’daki neredeyse tüm hükümetler yaşadıkları krizin sorumlusunu mülteciler olarak göstermeye çalışıyor. 1 Ekim itibariyle tüm AB ülkeleri tarafından uygulanması ve yaşamın içinde gerçekliğini bulması gereken İstanbul Sözleşmesi hala tam anlamıyla hayata geçirilmiş değil. Yasalar hala kadını, tacizcisinden, tecavüzcüsünden, katilinden koruyamıyor. Bütün bu sebeplerden dolayı, diyoruz ki:
Sesimizi daha fazla yükseltelim!
- Evde, iş yerinde, sokakta yaşadığımız cinsel şiddete, tacize, tecavüze, mobbinge karşı olmak için,
• Yaşadığımız ülkede ve dünyada kadın
cinayetlerinde yaşamını yitiren kadınların sesi olmak için,
- Tecavüzcüleri serbest bırakan, kadın, LGBTİ+’ların beyanını esas almayan yargıya,
yasalara karşı öfkemizi haykırmak için,
- Erkek şiddetine karşı öz savunma hakkımızı kullanmak için,
- Mücadele ve öz savunma sonrası hapishanelere atılan kadınları sahiplenmek için,
- Kazandığımız haklarımızın uygulanması için,
- Avrupa’da İstanbul Sözleşmesi’nin pratikte uygulaması için,
- Emperyalist-sömürgeci savaşa dur demek için,
25 Kasım günü sokağa çıkalım, haykıralım, sessiz kalmayalım!
Almanya Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB)