Siyonist İsrail’in Filistin halkına dönük sürdürdüğü katliamlar bir soykırıma doğru ilerlerken, Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri de Filistin halkıyla dayanışmak, Siyonizmin gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı. Katliamın ilk günlerinde eylem yasakları, kitlesel gözaltı biçiminde protesto ve ifade özgürlüğü haklarının lime lime edilmesi biçiminde vücut bulan bu saldırılar, geçtiğimiz hafta içerisinde örgüt ve kurumların yasaklanması, sözlü ve yazılı olarak Siyonizm eleştirileri ve protestolarının yasal olarak suç sayılması derecesine vardı.
AB emperyalizminin motoru konumundaki Almanya, söz konusu saldırganlığın startını veren ilk ülkelerden oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, bir yandan Filistin halkıyla dayanışmak için sokağa çıkan yerli işçi ve emekçilerin tutuklanacağı, göçmenlerinse sınır dışı edileceği tehdidini savururken, öte yandan Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’un yasaklandığını ilan etti. Emperyalist çıkarları uğruna daha önce Kürt halkına ve kurumlarına dönük yasakçılıkla sömürgeci faşist Türk devletine sonsuz desteğini sunan Alman emperyalizmi, Samidoun yasağı ve toplam saldırganlığıyla mazlum Filistin halkı karşısında da İsrail Siyonizmiyle saf tuttuğunu net bir şekilde ortaya koymuş oldu.
AB’nin bir diğer emperyalist motoru Fransa da Filistin’i kan gölüne çeviren İsrail’in soykırımcı politikalarına açık destek verdi. Son olarak 16 senatörün Fransa Senatosu’na sunduğu yasa teklifi, Fransız egemen sınıflarının da mazlum halklara ve onların direnişine dönük saldırganlıkta sınır tanımayacağını gösterdi. Sunulan tasarıya göre Siyonizm karşıtlığı suç sayılacak, İsrail devletinin varlığını sorgulayanlara 1 yıl hapis ve 45 bin Euro, İsrail’e hakaret edenlere ise 2 yıl hapis ve 75 bin Euro para cezası verilecek. İsrail devletine karşı nefret ve şiddeti kışkırtmaya ise 5 yıl hapis ve 100 bin Euro para cezası talep ediliyor. Her ne kadar tasarının parlamentoda ne zaman ele alınacağı belirtilmese de, böylesi bir yasanın ortaya atılmış olması dahi siyasal gericiliğin geldiği noktayı gösteriyor.
AB emperyalist devletlerin Filistin direnişine karşı saldırganlığını resmeden bir diğer örnek ise Hollanda’da yaşandı. Hollanda parlamentosu aldığı kararla, “Nehirden denize kadar, Filistin özgür olacak” sloganını yasakladı. İsrail’in varlığına bir saldırı olarak görülen slogan, atıldığı durumda hapis ve para cezasıyla cezalandırılacak.
AB emperyalistlerinin bu gerici yasakçı hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, Siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cesaretlendiren adımlar oluyor.
Evet Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri sadece 7 Ekim sonrası değil, Filistin topraklarının ilk işgalinden itibaren Siyonizm destekçisi, organizatörü ve cesaretlendiricisi pozisyonlarını hep korudular. Bunun karşısında Avrupa işçi ve emekçileri, dünya halkları dün olduğu gibi bugün de Filistin halkının yanında saf tuttular. Siyonizmin son katliamlarında da haftalardır yasakları tanımayarak sokakları dolduran, ellerinde Filistin bayraklarıyla en gür biçimde “Filistin’e özgürlük” sloganını haykıran, son yasaklar da dahil, tüm yasakların tanınmayacağını eylemiyle gösteren halkların enternasyonal hareketi, büyüyerek devam ediyor.
Artık sokağın tutulması, havaalanı, tren garı işgali, İsrail’e yapılan silah desteğinin fabrika önlerinde, limanlarda durdurulması biçimine evrilen bu dayanışma hareketi, Siyonizmin katliamlarına karşı duyulan öfkeyle birleşerek kar topu gibi büyüyor.
Bu direnişlerin artması günceldir; zira devam eden soykırım saldırıları ancak ve ancak bu direnişlerle örülecek halklar barikatıyla sonlandırılabilir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 10 Kasım 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi