Emperyalist kapitalist sistemin varoluşsal krizi derinleşirken, rekabet ve hegemonya mücadelesi gittikçe daha da fazlasıyla fiziki karşı karşıya gelme olasılığını da arttırıyor. Ukrayna ve son olarak Filistin’de emperyalistlerin açık desteğindeki Siyonizmin gerçekleştirdiği saldırganlıkla birlikte Tayvan üzerinde yaşananlar bu olasılıkların başında geliyor.
Aynı süreç içerisinde kapitalist tekeller kârlarına kâr katarken, burjuva devletlerin işçi ve emekçilerden alınan vergileri daha da fazlasıyla militarizme, güvenlik alanına ve kapitalist şirketlerin aç gözünü doyurmaya ayırması, geniş işçi ve emekçilerin daha da fazla yoksullaşması, açlık sınırının altında kalan ücretlerle yaşamlarını sürdürmelerine yol açıyor.
Erkek egemen kapitalist toplumun cinsel baskı ve sömürüsünün yanı sıra ekonomik sömürünün de en katmerlisini şüphesiz ki kadınlar oluşturuyor. İş yerinde erkek meslektaşlarına göre daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılan kadınlar, toplam yoksullaşmayı da en derinden yaşamaya itiliyor.
Geçtiğimiz Salı günü Fransa’da yayımlanan bir rapora göre yoksulluk giderek kötüleşirken, kadınlar da bu yoksullaşmanın başlıca mağdurları olarak öne çıkıyorlar. Fransa’da Secours Catholique tarafından yayımlanan rapora göre, hizmetlerinden yararlanan kadınların ortalama gelirinin 2022 yılında aylık 538 Euro olduğu ve bunun da tüm ev ihtiyaçlarını karşılamak için günlük 18 Euro’luk bir bütçe anlamına geldiği belirtildi.
Söz konusu miktar, aynı kurumun 2022’de aylık 1.211 Euro olarak tahmin ettiği yoksulluk sınırının yarısından daha azına karşılık geliyor. Yardım kuruluşuna göre, gıda ve enerji fiyatlarının artmasına önemli ölçüde katkıda bulunan enflasyon da hesaba katıldığında, bu, gelirde %7,6’lık bir düşüş anlamına geliyor.
Hazırladıkları rapora ilişkin basına konuşan Adelaïde Bertrand, “En yoksul insanlar enflasyondan etkileniyor, ilmik sıkılaşıyor ve ısınma ya da gıda gibi görünür olmayan şeyler için yoksunluk daha büyük” dedi. Aynı kurum, bunun karşılığında yoksullukla mücadele için sosyal yardımların asgari ücrete endekslenmesini, sosyal yardımların genişletilmesini ve sosyal hizmetlerin daha erişilebilir hale getirilmesini öneriyor.
Raporda tek yetişkinli ailelerin kurum hizmetlerinden yararlanan kişilerin %75’ini oluşturduğu, bunların arasında da çoğunlukla bekar anneler (%25.7) ve bekar kadınlar (%20.9) olduğu belirtiliyor. Bu kadınların çoğunun ayrılık ya da boşanma sonrasında Secours Catholique’in yardımına başvurduğu da raporda belirtilen noktalardan. Rapor, kadınların “evliliklerin sona ermesinin en ağır yükünü taşıdıklarını” ve “çocuk bakımının yükünü çoğu zaman tek başlarına üstlendiklerini” de açıkça ortaya koyuyor.
Yardım kuruluşunun belirtmediği gerçek ise, ne kapitalist enflasyon ne de zamlar gerçek neden. Bunlar esas itibariyle kapitalist üretim biçiminin çeşitli biçimlerde yansımaları. Oysa erkek egemen kapitalist sömürünün artı değer sömürüsüne dayanıyor oluşu, üretilen toplumsal zenginliğin bir avuç kapitalistte aynı zamanda burjuva devlet eliyle peşkeş çekiliyor oluşu, derinleşen emperyalist rekabetle birlikte tüm alanların azami sömürü ve talanın hedefi haline getirilmesi yatmaktadır.
Yine de raporun 25 Kasım öncesi, parçalı da olsa bir gerçeği ortaya çıkarmış olması önemli. Bu çifte sömürü nedeniyledir ki kadın işçi ve emekçilerin gerçek kurtuluşu, kapitalizmden kurtuluşla at başıdır. Bu gerçeği kadın kitleleri arasında görünür kılmak, erkek egemen düzene karşı sosyalizmi bayraklaştırmak, kadın devrimi programını toplumsallaştırmak tüm sosyalistlerin görevidir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 24 Kasım 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi