Bedia Ergün
Kadın cinsinin tam özgürlüğünün olması, öncelikli erkek egemen cinsinin sadece ekonomik, ev işi vb. gibi şeylerin değişimi değildir. Kadın emeği ve bedeni üzerindeki erkek egemen baskı ve sömürünün katmerlendiği, kadın yoksullaşmasının büyüdüğü düşünüldüğünde, kadının eşit yaşam hakkının olduğu bazı durumlar da söz konusu. Mesela evde anne babadan kalan mirasın eşit paylaşımında garantiye alınması gerekiyor. Anne ve babadan kalan miras az ya da çok genellikle erkek kardeşler arasında paylaşılır. Kadın kardeşler bu paylaşımdan adeta yok sayılır.
Yani kapitalizmde miras hukuku da eşit değil. Ama olmak zorundadır. Bunun yasalarla belirlenmesi gerekiyor. Tabii ki biz özel mülkiyete karşıyız, ama yaşadığımız koşularda erkek egemen zihniyet, erkek kardeşler, genç kadın kardeşlerin hakkını gasp ediyor, onlara miras hakkı dahi tanımayarak yok sayıyorlar.
Bunu somut olarak gördüm, bir ailede 8 kardeş var, babadan kalan mirası paylaşmak için kadın kardeşler yok sayıldı. Sadece erkekler karar veriyor ve bunu da sözde geçmişi “devrimci” olan erkek egemen kişilikler yapıyor.
Biz devrimci sosyalist kadınlar olarak bu miras hukukunda kardeşler arasındaki bu soruna çözüm getirmek zorundayız. Düşünün ki biz devrimci ve sosyalist kadınların böyle bir evi ya da arsası var, kadın ve erkek kardeşler eşit paylaşsın ama maalesef bu mümkün olmuyor.
Devrimci kadınların da hakları erkek egemen erkek kardeş ya da eş tarafından gasp ediliyor.
Bugün kapitalizmin hâkim olduğu bu koşularda, kadın cinsinin, erkek cinsiyle mirasta tam eşitliğin sağlanması için, biz devrimci ve sosyalist komünist kadınların önderliğinde bir mücadele zorunludur.
Aile kurumu kapitalizmin ilk nüvesidir, erkek kapitalizmi temsil ediyor, evin kadınları da sömürüyü en ağır yaşayan ve miras hakkı dahi olmayan, evleninceye kadar evde baba ya da erkek kardeşlerin hizmetçisi, yani emeğin karşılığı dahi olmayan kölesi oluyor. Ve buradan kadın cinsin gerçek durumunu “Ailenin özel mülkiyeti ve devletin kökeni” adlı eserinde Engels yoldaş ayrıntılı anlatıyor.
Ama bu aileyi, derinlemesine incelediğimizde, kapitalist ailede genç kadınlar çok daha barbarca sömürülüyorlar. Örneğin bir ailenin gerçekliğini koyalım ortaya. Bir örnek: Şimdi 8 kardeşin 5’i erkek, 3’ü genç kadın. Genç kadınların ikisi çalışıyor, evin geçiminin tüm yükünü omuzluyorlar, yetmiyor gelip evde de çalışıyorlar.
Erkek kardeşlerin tüm hizmetini de yapıyorlar. Genç kadınlar bu kadar sorumlulukları omuzlarken erkekler aynı sorumluluğu almazlar.
Aile de miras paylaşımına sıra geldiğinde, kadınların hiçbir hakkı olmuyor, buna kim karar veriyor, bir erkek kardeş ya da abi, yani kapitalizmin temsilcisi erkek kardeş, baba ya da eş, mağdur olan ise kadın cinsi oluyor.
Yani burada kadınların, eve kölelik yapmaktan başka hiçbir hakkı, hukuku olmuyor, erkek egemen kapitalist sömürü rejiminde. Bu nedenle milyonlarca kadın, erkek egemen aile kurumu tarafından hunharca sömürülüyor, hakları yok sayılıyor.
Bu nedenden dolayı, kapitalist aile kurumlarını ortadan kaldırmak için, sosyalist kadınlar, mücadele perspektifi ortaya koyup nüfusun yarısı olan işçi, emekçi kadınların mücadeleye katılmalarını ve haklarını almalarını sağlamalıdır.
Biz kadın cinsin tam eşitliği için kapitalizmin en küçük hücresi kapitalist aile kurumunu dağıtıp, gerçek özgürlüğü, erkek egemen kapitalist sistemin tek alternatifi sosyalizm inşa edebiliriz.