Konfederasyonumuzun 5. Konsey toplantısı Ortadoğu’da Filistin halkının Siyonist İsrail devletinin soykırım katliamlarına karşı dişe diş bir direnişle karşılık verdiği, Türkiye ve Kürdistan’da faşist saray rejiminin siyasal, toplumsal ve ekonomik tasfiye saldırılarının ayyuka çıkardığı; Mayıs seçimlerinin ardından faşist şefliğin direnen, hak ve özgürlük talep eden tüm kesimlere tam bir baskı konsepti ile saldırdığı, başta ulusal demokratik hakları için direnişte olan Kürt halkımız olmak üzere, Türk ve değişik ulusal kökenden işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin direniş kanallarını zorladığı bir dönemde gerçekleştirildi.
Yine yaşadığımız Avrupa coğrafyasının başta Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları bakımından, ağırlaşan yaşam koşullarıyla kapitalist sömürünün Avrupa işçi ve emekçilerini yoksullaşmanın eşiğine getirdiği, göçmenlere dönük ırkçı devlet saldırıları ve politikalarının daha da belirginleştiği, Filistin halkının yanında tutum alan kesimlere politik yasakların sınır dışı, Filistinli kurumların yasaklanması, hapis ve para cezalarıyla baskı uyguladığı bir dönemde siyasal ve örgütsel gündemler çerçevesinde tartışmalar yürüten Konseyimiz, belirlenen siyasal ve örgütsel görevlerin yaşama geçirilmesinde tüm federasyon ve kurum yönetimlerimiz ve üyelerimizin devrimci sorumlulukla hareket edeceğine inanmaktadır.
16 Aralık tarihinde gerçekleştirilen AVEG-KON Konsey toplantısında birçok başlık altında yürütülen tartışmalarda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
Siyasal süreç ve görevlerimiz
1- Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına dönük sürdürdüğü katliamlar bir soykırıma dönüşerek ilerlerken, işlediği savaş ve insanlık suçları sınırsız bir vahşetin pervasızlığını taşıyor. Sömürgeciliğe direnen halkları terbiyeye dönüşen, haklar, özgürlükler ve eşitlik için mücadele eden işçi ve emekçilere, kadınlara ve gençlere gözdağı vermeye dönüşen katliamcı saldırılara emperyalistler sessizlik istiyor. Fakat nafile çabalar, dünya halkları Filistin halkının direnişine ve mücadelesine öteden beri büyük bir saygı ve meşruluk bilinciyle sahip çıktı/ çıkıyor.
Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri de Filistin halkıyla dayanışmak, Siyonizm’in gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı. AB emperyalizminin motoru konumundaki Almanya, söz konusu saldırganlığın startını veren ilk ülkelerden oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, bir yandan Filistin halkıyla dayanışmak için sokağa çıkan yerli işçi ve emekçilerin tutuklanacağı, göçmenlerinse sınır dışı edileceği tehdidini savururken, öte yandan Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’un yasaklandığını ilan etti.
AB emperyalistlerinin bu gerici yasakçı hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, Siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cesaretlendiren adımlar oluyor. Siyonizm’in son katliamlarında da haftalardır
yasakları tanımayarak sokakları dolduran, ellerinde Filistin bayraklarıyla en gür biçimde “Filistin’e özgürlük” sloganını haykıran, son yasaklar da dahil, tüm yasakların tanınmayacağını eylemiyle gösteren halkların enternasyonal hareketi, büyüyerek devam ediyor.
Konfederasyonumuza bağlı tüm kurumlarımız başından bu yana Filistin halkının İsrail Siyonizm’ine karşı direnişinin yanında olan tutumunu sokak eylemlerine yasaklara rağmen sürdürdü. Soykırım saldırılarının sürdüğü bu koşullarda yine sokakları ve eylem yerlerini tutarak direnişin safında yerimizi alacağız. Ayrıca bu konuda panel, söyleşi, film gösterimi gibi kurumsal aydınlatma, tartışma çalışmalarını gerçekleştirmeyi sürdüreceğiz.
2-Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaşın sonuçları enerji krizi başta olmak üzere yoksullaşma ve zamları derinleştirmektedir. Avrupa ülkelerinde sosyal hakların daha fazla tırpanlandığı bu dönemde işçi ve emekçilerin grev hareketleri, direnişleri bu sürecin dişe diş direnişlere gebe olduğunu göstermektedir.
Bu savaş, esas olarak değişik emperyalist bloklar arasında yaşanan emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesinin bir yansımasıdır. Başını ABD emperyalizminin çektiği transatlantik blok (ABD, AB ve NATO) Ukrayna üzerinden Rusya’yı çevreleme hareketini sürdürmekte ve bunu elde etmek için savaş kışkırtıcılığı yapmıştır. Öteden beri Ukrayna’yı kendi toprakları içerisinde gören Rus emperyalizmi ise bir yanıyla ABD’ye karşı kendisini savunmak bir yanıyla da yayılmacı politikasını sürdürmek için bölgeyi savaş alanın çevirmiştir.
Çok açık ki, bu savaşta kaybeden başta savaşa giren ülke halkları olduğu gibi, bölgedeki tüm işçi ve emekçilerdir. Emperyalist çıkarlar için yürütülen bu savaşta halkların hiçbir çıkarı yoktur. Bu nedenle söz konusu haksız, emperyalist savaşa karşı, halkların kardeşliği temelindeki yaklaşımımızı sürdürmeliyiz.
3-Avrupa’da burjuvazinin işçi sınıfı ve ezilenlere dönük saldırıları gaz, elektrik, günlük yaşam ihtiyaçları, kira gibi kalemlerde yapılan zamlarla birlikte ağırlaşan yaşam koşulları, uzun yıllardır görülmemiş enflasyon artımı ile birlikte milyonlarca insanı yoksulluğa itmiş durumda. Ekonomik saldırılarını, grev hakkının kısıtlanması, ırkçılık ve göçmen karşıtlığının yükseltilmesi, artan oranda güvenlikçi politikaların devreye sokulması, arttırılan polis yetkileriyle el ele yürüten egemen sınıflar, Avrupa’da politik özgürlükleri tek tek tırpanlama saldırılarını son hız yürütüyor. Yükselen işçi eylemlerinde görülen kısıtlayıcı yaklaşımlar, politik, antifaşist eylemlerde polisin uyguladığı açık şiddetle devam ediyor.
Konfederasyonumuza bağlı tüm federasyon ve kurumlarımız Avrupa’nın değişik ülkelerinde burjuvazinin gerçekleştirdiği söz konusu saldırılara karşı duyarlı olmalı, hak gasplarından, zamlara, işçi haklarından kira artışlarına, antifaşist eylemlerden göçmen ölümlerine; bilumum yaşamı ilgilendiren tüm konulara aciliyet sıralaması içerisinde müdahil olmalı, düzenlenen eylemlere aktif katılmalıdır.
4- Türkiye ve Kürdistan’da faşist saray rejiminin işçi sınıfı ve halklarımıza dönük artan tasfiyeci saldırıları devam etmekte. Yönetememe krizine eşlik eden ekonomik kriz hali, egemen sınıfları saldırılarında daha da pervasızlaştırmakta. Rojava’ya dönük sık aralıklarla gerçekleştirilen ve sivilleri de hedefleyen hava saldırıları, faşizmin Kürt korkusunu gözler önüne serdiği gibi, mutlak yoksullaşma karşısında direnişe geçen işçi sınıfı ve emekçilerin grev ve eylemlerine dönük saldırılar da her iki gücün birleşik hareketinin ortaya çıkaracağı devrimci atmosfer fobisine işarettir.
Egemenlerin korkusunu gerçek kılmak için bir yandan sömürgeci faşizmin Kürdistan’ın değişik parçalarındaki katliam girişimlerine; DEM Parti ve devrimci, sosyalist politik öncüler üzerindeki tasfiyeci saldırılarına karşı var olan duyarlılığımıza devam etmekle birlikte, artan işçi grev ve eylemlerine dönük enternasyonal dayanışma hareketini geliştirme görevini yerine getirmekle yükümlüyüz. Bu açıdan sokak eylemlerinin yanı sıra Avrupa’daki değişik ilerici siyasi parti, sendika ve işçi örgütlülüklerinin Türkiye ve Kürdistan’da gelişen işçi eylemleriyle her türlü dayanışmasını örgütlemek önümüzdeki dönemin temel görevleri arasında olacaktır.
5- 8 Mart Dünya Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nü 7 yıldan bu yana Kadın Grevi ile örgütleyen Avrupalı kadın örgütlerinin ve SKB’nin yanında sosyalist bir örgütlenme olarak yer alacağız. Kadın grevi sadece işyerlerinde değil, evde, okulda yaşamı ilgilendiren her alanda gerçekleşecek. Kadına dönük şiddet, taciz ve tecavüzün yanı sıra katmerli sömürünün üst boyuta çıktığı erkek egemen kapitalizm koşullarında güçlü bir 8 Mart için çalışmak sadece ve sadece kadınların görevi değildir. Aynı zamanda AVEG-KON gibi karma kurumlardaki sosyalist erkeklerin de temel görevlerindendir.
Bu nedenle, konfederasyonumuza bağlı tüm kurumlarımızdaki erkek yoldaşlar 8 Mart’a dair afişleme, kadın kitle çalışması, bildiri ve kadın bülteni dağıtımı gibi görevleri mutlaka yerine getirmeli; kurumların olduğu alanlarda kurumlarımız, yoksa herhangi bir ev kreşe çevrilerek, çocuk bakımı erkek yoldaşlar tarafından yapılmalıdır.
Ayrıca kurumlarda karma panel ve söyleşilerle kadın grevi gündemleşmelidir.
KURUMSAL ÇALIŞMA PLANLARI
Tiyatro turnesi
Nisan-Mayıs aylarında Belçika, Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve İsviçre’de düzenlenecek turne boyunca BEKSAV’dan Tiyatro İmge’nin sunacağı politik gülmece içeriğinde bir oyun gösterilecektir. “Başka bir dünyanın manifestosu” adındaki iki kişilik oyun seyircisiyle buluşacak. Başarılı bir turne için kentlerden doğru tiyatro salonları en kısa zamanda tutulmalı, sponsorluk çalışmaları hızlandırılmalıdır. Tiyatro ön çalışmalarında en geniş kitleye gitmek, tiyatro severlere ulaşmak için sosyal medya dahil, her aracı kullanmak önemlidir.
Avrupa’da mültecilik ve göçmenlerin durumu çözüm önerileri konferansı
Avrupa’ya akan mülteci ve göçmen yoğunluğu elbette ki Ortadoğu’yu kana bulayan emperyalist hegemonya dalaşının bir sonucudur. Ortadoğu topraklarını emperyalist talan siyaseti ile savaşlarla tarumar eden emperyalistler halkları birbirine kırdırarak iç savaşlara neden olmakta, sömürgeci politikalarıyla kendilerine bağımlı iktidarlar yaratmak amacını taşımaktadırlar. Özellikle Suriye halklarının bu sömürgeci politikalar sonucu uzunca bir süredir iç savaşın zulmü nedeniyle göç yollarına düştükleri bir gerçektir. Geçiş bölgelerinden biri olan Türkiye’de yoğun bir göçmen birikmesi mevcuttur. Faşist şeflik rejimi özellikle Suriyeli göçmenleri Kürdistan’ın birçok ilinde konumlandırarak demografik yapıyı v bozmayı amaç edinmiştir. Bir yandan da Avrupalı emperyalistlere karşı bir koz malzemesi olarak kullanmaktadır. Hatta ucuz işgücü olarak değerlendirmek bir yandan da Türkiye topraklarında tutarak karşılığında milyonlarca Euro karşılığında şantaj unsuru olarak değerlendirmektedir.
Avrupa’ya başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’dan göç edebilen mültecilerin durumu insanlığın sınandığı koşullara tanıklık etektedir. Göç yollarında karşılaşılan ölümler, kadınlara yönelik cinsel suçlar, gelinen Avrupa ülkelerindeki kamp koşulları, oturum sorunları, yoksulluk ve yoksunluklar göçmenlik sorununu yeni bir safhada ırkçı ve faşist saldırılar ve devlet yasalarına karşı bizleri mücadelenin aciliyeti ile karşı karşıya getirmiştir.
Avrupa’da mültecilerin ve göçmenlerin tablosuna bakarak durumu görmek ve çözüm önerileri üreterek bu konuda çözüm önerilerini ortaya koymak için haziran ayında bir Konferans gerçekleştireceğiz. Gündemleri ve planlanmasına dair bir perspektif metnimizi sizlere ulaştıracağız.
Yaz Kampı
Temmuz ayının son haftası ve ağustos ayının ilk haftaları arasında gerçekleştirilecek olan AVEG-KON Yaz Kampı ön hazırlık çalışmaları önümüzdeki aylardan itibaren hız kazanacaktır. Bu görevle yükümlü kurduğumuz Yaz Kampı Hazırlık Komitesi yer tutulması başta olmak üzere bir dizi görevi yerine getirecektir.
Cumartesi Anneleri ile dayanışma
Cumartesi Anneleri ve insanlarının aylarca süren Galatasaray Meydan’ı mücadelesi, sınırlı bir sayıda kayıp yakınının alana alınmasını sağladı. Adaletin sağlanmadığı ve gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açığa çıkartılmadığı koşullarda Cumartesi Anneleri’nin talepleri güncelliğini korumaktadır.
Geçtiğimiz aylarda bu konuda sürdürdüğümüz çalışmayı 1000. Haftada Avrupa Parlamentosu’nda görüşmeler ve bir eylemle Brüksel’de gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Faşist şefliğin kayıp yakınlarına yönelik saldırılarını Avrupalı göçmenlerin gündemine taşımak amacıyla etkinlik planlamalarımızı ülkelerde de gerçekleştireceğiz.
AVEG-KON Konseyi
19.12.2023