Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına yönelik süren katliamları bir soykırıma dönüşerek yaklaşık 20 bin insanın canını aldı. Soykırım saldırıları kadın, çocuk, yaşlı demeden ilerlerken, Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri de Filistin halkıyla dayanışmak ve Siyonizmin gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı.
AB emperyalistlerinin temel motor gücü Almanya, söz konusu ideolojik, politik ve fiziki saldırganlığın ilk elden taşıyıcılarından oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, bir yandan Filistin halkıyla dayanışmak için sokağa çıkan yerli işçi ve emekçilere, göçmenlere tehditler savururken, öte yandan İsrail Siyonizminin katliamlarına haklı ve meşru zemin arayışı içerisinde oldular.
Bugün Filistin halkının direniş bayraktarlığını yapan FHKC gibi örgütlerin AB terör örgütleri kapsamında olduğu gerekçesine dayanarak saldırılarını gerçekleştiren Alman devleti, Kürt halkının ulusal hakları için yürüttüğü mücadeleye de PKK’yi terör örgütleri listesine alarak saldırgan bir politika izleye geldi. Yürüttüğü bu emperyalist siyasetle sömürgeci faşist Türk ve Siyonist İsrail devletlerinin Kürt ve Filistin halklarına aynı katliam yöntemleriyle saldırmalarının, soykırım uygulamalarının destekçisi olduğunu gösterdi.
Geçtiğimiz ay Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’u yasaklayan Alman emperyalizmi, yakın dönemde de genç kadın örgütü ZORA’yı hedef aldı. Berlin’de ZORA üyelerinin evlerini ve kadın kafesini basan Alman polisi, işkenceye varan uygulamalarla bir kişiyi gözaltına aldı ve daha sonra serbest bıraktı.
ZORA üyesi genç kadınlar Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni desteklemekle suçlanıyor. Filistin halkının Siyonist İsrail devleti tarafından katliamlarla soykırıma uğratıldığı 7 Ekim gününden bu yana militan eylemleriyle sokakları, üniversiteleri yasakları tanımayarak zapteden ZORA’lı genç kadınlar bu enternasyonalist dayanışmacı eylemlerinden dolayı Alman polisinin hedefindedir. Alman devleti polis baskınları, yasakçılığı ve toplam saldırganlığıyla mazlum Filistin halkı karşısında, İsrail Siyonizmiyle saf tuttuğunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Alman devleti başta olmak üzere Avrupalı emperyalistlerin bu gerici hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, Siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cüret kazandıran adımlar atıyor.
Eşyanın tabiatı gereği sömürgeciliğin, katliam ve soykırımın olduğu her yerde, söz konusu saldırılara karşı mücadele de bir haktır. Sorun ne sadece Filistin halkının ne de Kürt halkının sorunudur. Faşizmin ve Siyonizmin katliamlarına alkış tutanlar, emperyalist çıkarları uğruna bu gerici güçlere askeri, siyasi ve ekonomik destek sunanlar da en az onlar kadar bu katliamlarda pay sahibidirler. Dolayısıyla Zora’dan genç kadınların saldırı karşısında “boyun eğmek yok, mücadeleye devam” haykırışı, söz konusu halklarla dayanışmayı kriminalize etmeye çalışanlara karşı tutulacak yolu göstermektedir.
Gelişen emperyalist rekabet ve çelişkilerin de doğal bir yansıması olarak başta Alman devleti olmak üzere, çeşitli emperyalist devletlerin halklar arası dayanışma duygu ve pratiğinin gelişmesini engellemek için saldırgan politikalarına devam edeceklerini gösteriyor. Buna karşı bugünden en geniş birliktelikleri inşa ederek, enternasyonal devrimci mücadeleyi geliştirme görevi, komünistlerin önünde duran gelecek dönem perspektifleri arasındadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 29 Aralık 2023 tarihli Perspektif köşesi