Kolombiye Casanare’de düzenlenen Yeryüzü Sosyal Konferansına katılan Young Struggle’dan Rike Struth, konferansın hedef ve sonuçlarını, COP’a neden bir alternatif gerektiğini ve önümüzdeki yıllarda mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğini anlattı. Ekoloji mücadelesinin tüm devrimcilerin meselesi olması gerektiğinin konferansın en önemli sonucu olduğunu kaydeden Struth, “İklim krizi ve çevresel yıkım birçok insanı, özellikle de gençleri kapitalizme alternatifler aramaya itmeye devam ediyor. Sosyalizm bu alternatif olacaktır” dedi.
Kolombiya Casanare’de 5-10 Aralık tarihlerinde Yeryüzü Sosyal Konferansı gerçekleşti. İklim krizine sermaye çıkarlarının yanıtı olarak 1995’ten bu yana her yıl kasım sonunda BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf devletler COP İklim Zirvelerinde bir araya geliyor. Ancak Kyoto’dan Paris’e, hiçbir aşamada dünya halklarının yararını öncelemeyen COP’a katılan iklim ve ekoloji örgütleri yıllardır alternatif zirveler düzenleyerek, sürece kitle basıncı ile dahil olmaya çalışıyor.
İklim ve ekoloji örgütlerinin hedefi ise COP’un boykot edilmesi, iklim adaletini tutarlı antiemperyalist, antikapitalist çerçeveye oturtmak için bir kopuş, kritik bir adım. Bu yıl COP boykotunu somutlayacak alternatif zirve önce, büyük bir sel felaketi yaşayan Pakistan’da planlandı. Ancak devlet baskısı ve güvenlik riskleri nedeniyle zirve, yine büyük bir doğa tahribatına maruz kalan Kolombiya’nın Casanare kentine alındı.
Yeryüzü Sosyal Konferansı’na katılan sosyalist gençlik örgütü Young Struggle’dan (YS) Rike Struth, konferansın hedefleri ve sonuçları, COP’a neden bir alternatif gerektiği ve önümüzdeki yıllarda nasıl devam edilmesi gerektiğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
GÖZLERİMİZE YEŞİL BİR PERDE İNDİRİLMESİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL
Aralık ayında Kolombiya’da düzenlenen Yeryüzü Sosyal Konferansı’ndaydın. Bize Yeryüzü Sosyal Konferansı’nın ne olduğunu anlatarak başlayabilir misin?
Earth Social Conference (ESC), COP’a (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) karşı bir konferans olarak düzenlendi. COP, devlet temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda lobici bazı kuruluşların her yıl bir araya gelerek iklim krizini engellemeye yönelik tedbirleri tartıştığı dünya iklim konferansı. Ancak, ilk bakışta kulağa mantıklı gelen şey, gözlerimize “yeşil” bir perde indirilmesinden ve boş vaatlerden başka bir şey değil.
COP’ta çok laf söyleniyor ama başarı yok. CO² emisyonları 1995’teki ilk COP’tan bu yana neredeyse iki katına çıktı. COP’ta yapılan anlaşmalar, bağlayıcı olmamakta ve yerine getirilmemektedir. Bu durum, hem CO² emisyonlarının azaltılmasına yönelik hedefler hem de iklim felaketinden özellikle etkilenen ülkelere yönelik mali yardım vaatleri için de geçerlidir. COP’ta iyi giden tek şey ise şirket anlaşmalarıdır. Bugün COP’a katılan “sivil toplum aktörleri” çoğunlukla lobiciler ve yöneticilerden oluşuyor.
İHTİYACIMIZ OLAN DEĞİŞİMİ KENDİ ELLERİYLE GERÇEKLEŞTİRMEYE HAZIRLAR
COP’un iklim felaketine adil cevaplar bulmaya çalışmadığı her geçen yıl daha da aşikar hale geliyor. Bu nedenle Yeryüzü Sosyal Konferansı, COP’a bir alternatif oluşturma ve COP’u boykot etme hedefini belirlemiştir. ESC sadece bir ağ oluşturma ve tartışma yeri değil, aynı zamanda iklim hareketi içinde uluslararası karar alma ve koordinasyon yaratmayı da amaçlamaktadır. Bu nedenle, örgütlere oy hakkı olan delegeler göndermeleri için açık bir çağrı yapılmıştır. Örgüt temsilcilerinin yanı sıra aktivistler de konferansa katılabilmiştir. Tüm katılımcılar, azami karın, iklim dostu bir dünyanın önünde bir engel olduğu konusunda hemfikir ve ihtiyacımız olan değişimi kendi elleriyle gerçekleştirmeye hazırlar.
GLASGOW ANLAŞMASINI UYGULAMAYA KOYMAKTA İRADE EKSİKLİĞİ VARDI
Dünya Sosyal Konferansı yeni bir şey mi?
Bu yılki ESC türünün ilk örneği, ancak hem COP’lara hem de G7 veya G20 gibi diğer emperyalist zirvelere karşı uzun bir “alternatif zirve” geleneği var. İklim hareketinde, 2020 yılında Glasgow Anlaşması ile COP’a bir alternatif inşa etme ve iklim hareketinin kendi siyasi hedef ve stratejilerini geliştirme girişimi zaten vardı. Glasgow Anlaşması’nı 210 örgüt imzaladı, ancak genel olarak anlaşmayı uygulamaya koyma konusunda bir irade eksikliği vardı. İmzacılar az çok anlaşmayı imzalamakla yetindiler, bu da Glasgow Anlaşması’nın hedeflerinin imzacıların gerçek hedeflerinin çok ötesine geçtiği anlamına geliyordu. Koronavirüs koşulları da süreci daha zor hale getirdi.
Yeryüzü Sosyal Konferansı, Glasgow ve diğer karşı zirvelerin deneyimlerinden ders çıkarmayı kendine hedef olarak belirlemiştir. Örneğin, kararların ESC’de alınmasına izin vererek veya konferanstaki tartışmaların temellerini atmak için konferans öncesinde çevrimiçi etkinlikler düzenlenerek, deneyimlerden ders çıkarılmaya çalışıldı.
GELECEK YIL COP’UN NASIL BOYKOT EDİLEBİLECEĞİ TARTIŞILDI
Konferansın nasıl geçtiği hakkında bize kısa bilgi verebilir misiniz? Beş gün süren konferans boyunca neler yaptınız?
Konferansın ilk üç gününde çeşitli atölye çalışmalarından oluşan bir program vardı. Tüm konferans katılımcıları atölye çalışmalarını önceden sunma fırsatına sahipti. Atölyeler, diğer konuların yanı sıra, iklim krizine feminist bakış açıları, finansal sistemin gücü, iklim krizine karşı mücadelede gençliğin görevleri, ekoloji ve emek arasındaki bağlantı veya iklim felaketine karşı mücadelede devrimci yaklaşımlara duyulan ihtiyaç gibi konuları ele aldı. Etkinliklerin bazıları aynı zamanda online yapıldı, böylece dünyanın her yerinden ilgili insanlar katılabildi. Tüm atölye çalışmaları konferansın bir ya da daha fazla ayağı etrafında organize edildi: Vizyon/Program, Değişim Teorisi, Strateji veya Organizasyon. Bu bazen az ya da çok işe yaradı, ancak en azından sunulan atölye çalışmalarına belirli bir yönlendirme sağladı. Konferansın son iki gününde, sonraki adımları tartıştık. Bir yandan gelecek yıl COP’un nasıl boykot edilebileceğini tartışırken, diğer yandan iklim hareketi içinde uluslararası koordinasyon için öneriler geliştirdik.
KAPİTALİZM SONRASI BİR DÜNYAYA YÖNELİK YAKLAŞIMLAR TARTIŞILDI
Beş gün boyunca kesinlikle çok şey tartıştınız. Bize konferanstaki tartışmalar hakkında fikir verebilir misiniz? Önemli ve sizin için özellikle öne çıkan konular nelerdi?
Konferansa Kolombiya, Venezuela, Peru, Meksika, ABD, Portekiz, Almanya, İtalya, İsviçre, Avusturya, Bask Bölgesi, Danimarka, Türkiye, Avustralya ve Endonezya’dan yaklaşık 60 kişi katıldı. Afrika’dan gelecek aktivistlerin tüm vizeleri reddedildiği için oradan hiçbir katılım gerçekleşemedi. Çok daha fazla ülkeden aktivist çevrimiçi olarak katıldı. Latin Amerika’dan çeşitli yerli örgütlerden XR, Debt for Climate veya FFF ve devrimci örgütlere kadar çok çeşitli gruplar ve perspektifler temsil edildi. Tartışmalar da buna uygun olarak geniş ve çeşitliydi. Yerli halkların topraklarını korumak için verdikleri somut mücadelelerin yanı sıra bir devrimin gerekliliği ya da kapitalizm sonrası bir dünyaya yönelik yaklaşımlar da tartışıldı.
Genel olarak, birçok katılımcı iklim hareketinin şu anda savunmada olduğu ve siyasi ve sosyal gücünü yeniden kazanması gerektiği görüşünü paylaştı. Alman iklim hareketinde şu anda belirli bir yön eksikliği ve ileriye dönük bir yol arayışı yaşıyoruz. Konferansta da benzer bir ruh hali hissediliyordu. Ancak buna devrimci ve sosyalist fikirler de dahil olmak üzere farklı yaklaşım ve fikirlere açıklık da eşlik etti. Bir gençlik ayaklanması örgütlemek ya da “yetkilileri” ifşa etmek ve gayrimeşrulaştırmak için harekete geçmek gibi bazı somut öneriler de tartışıldı. Ayrıca COP’un boykot edilmesinin neye benzeyebileceği ve ESC’yi COP’a gerçek bir alternatif haline getirmek için hangi adımların atılması gerektiği üzerine somut olarak düşündük.
POLEN EKOLOJİ MARKSİST POZİSYONLARIN GELİŞTİRİLMESİNE ÖNEMLİ KATKILARDA BULUNUYOR
Young Struggle konferansta iki atölye çalışması da sundu. Bize onlar hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz?
Konferanstaki atölye çalışmalarımız için Polen Ekoloji ile yakın çalışabildiğimiz için şanslıyız. Polen Ekoloji, son yıllarda ekoloji konularında marksist pozisyonların geliştirilmesine önemli katkılarda bulunan ve bu sayede iklim hareketinde genellikle çok belirsiz olan antikapitalist tartışmalara daha fazla açıklık ve perspektif getirebilen, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dan bir ekoloji örgütü. Özellikle sosyalist bir gençlik örgütü olarak onlardan çok şey öğrenebiliriz. Bu nedenle Polen Ekoloji ile birlikte iki atölye düzenledik. Çevrimiçi katılıma da açık olan bir panelde Ortadoğu’da savaş, sömürgeciliğe karşı kurtuluş mücadelesi ve ekoloji arasındaki bağlantılara ışık tuttuk. Bizim ve Polen Ekoloji’nin yanı sıra Masar Badil, Green Trees Rojava ve Rojava Ekoloji Akademisi’nden temsilciler de söz aldı. Tartışma, ekolojinin aslında sömürgeleştirme, savaş ve emperyalizmden ayrılamaz olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu nedenle iklim hareketini, sadece kendi aralarında ittifaklar kurmaya değil, aynı zamanda antiemperyalist güçlerle dayanışmaya çağırdık.
EMEĞİN EKOLOJİSİNİ ELE ALDIK
İkinci atölyede ise Emekoloji, yani emeğin ekolojisi konusunu ele aldık. Polen Ekoloji tarafından çeşitli marksist akademisyenlerle birlikte geliştirilen bu kavram, üretim süreçlerinin doğa üzerindeki etkilerini, bizzat işçilerin kendi bedenlerinde yarattığı etkilerle birlikte sorunsallaştırıyor, birlikte ele alıyor. Bu, örneğin meslek hastalıklarının, yani işçilerin yaptıkları iş nedeniyle sağlıklarında meydana gelen hasarların, gelecekteki ekolojik yıkımın işaretleri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca “adil geçiş” ve “yeşil geçiş” yaklaşımlarını da tartıştık ve sadece “patronların değişmesinin”, kapitalizmde emek ve ekoloji arasındaki ilişkiyi değiştirmeyeceğini ortaya koyduk. Tartışmamızın bir diğer önemli noktası da, politik çalışmalarımızda bugün üretim zincirlerinin tüm dünyaya yayıldığını göz önünde bulundurmaktı. Örneğin, üretim zincirlerindeki birkaç ülkede harekete geçebileceğimizi ya da daha fazla kar için üretimin yurt dışına taşınmasına karşı çıkabileceğimizi tartıştık.
Değerlendirmeniz nedir? Konferans başarılı mıydı?
Evet, konferans genel olarak başarılıydı. Elbette geliştirmek gerekir. İleriye dönük önemli adımlar atıldı. Konferansın güçlü yönlerinden biri, örneğin, daha sonraki konferanslar ve COP’un boykotu için somut perspektiflerin benimsenmesi ve çeşitli kuruluşların ve bireylerin çalışmalarını birlikte koordine etmeye ilgi göstermeleriydi. Ayrıca birbirimizden çok şey öğrenebildik, yeni bağlantılar kurduk ve mevcut bağlantıları derinleştirdik.
KAPİTALİZM ALTINDA GEZEGENİMİZİN YIKIMI DURDURULAMAZ
Bir sonraki ESC için ne istiyorsunuz?
COP’a karşı bir zirve düzenlemek çok önemli, çünkü kapitalizm altında gezegenimizin yıkımı durdurulamaz. Bu nedenle bir araya gelmeli, güçlenmeli ve nihayetinde kapitalizmi, insanlığa hizmet eden bir sistemle değiştirmek için gerekli koşulları yaratmalıyız. Ancak ESC’nin COP’a gerçekten bir alternatif olabilmesi için konferansın daha tanınır hale gelmesi ve iklim hareketinden ve ötesinden daha fazla örgütün katılması gerekiyor. Konferansın mümkün olan en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için tüm katılımcıların konferansın hedefleri hakkında net bir fikre sahip olmaları ve kendi istek ve hedeflerini belirlemeleri de önemlidir.
Son olarak, konferanstan ne tür sonuçlar çıkardığın? Young Struggle’a ve aynı zamanda genel olarak Almanya’daki iklim hareketine neler aktarmak istersiniz?
Ekolojik yıkım dönemlerinde devrimci politika izlemenin ne anlama geldiğini henüz tam olarak anlayamadığımızı düşünüyorum. İnsanların geçim kaynaklarını tehdit eden yalnızca iklim krizi değil, aynı zamanda örneğin türlerin yok olması veya verimli toprakların kaybıdır.
GELECEKTEKİ İNSAN YAŞAMI OLANAKLARI GİDEREK DAHA FAZLA SINIRLANACAK
Geri döndürülemeyecek ve bu gezegende gelecekteki insan yaşamı olanaklarını giderek daha fazla sınırlayan çok sayıda gelişme yaşanmakta. Pek çok insan için bu elli ya da yüz yıllık bir mesele değildir; onlar bugünden hayatlarını ve geçim kaynaklarını kaybetmektedir. Zaman, gezegenin tahribatı açısından önemli bir faktördür. Öte yandan, paniğe ya da telaşa kapılmanın bize bir faydası yok. Devrimci ve komünist güçler, her ne kadar belirli bir gelişim kaydetse de, genel olarak zayıf bir durumda. Devrim ve sosyalizm, bugün hala uzakta olduğumuz önkoşullara sahiptir. Dolayısıyla hem gezegenimizin durumu hem de devrimci güçlerin durumu hakkında gerçekçi olmalıyız. Bunun çalışmalarımız için ne anlama geldiğini daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Gerçekten yapabileceğimiz her şeyi yapıyor muyuz? Bugün yaratabileceğimiz tüm koşulları yaratıyor muyuz? Kendimizi buna göre ölçmeliyiz.
COP’UN YANLIŞ YER OLDUĞUNU HERKESE GÖSTERMEMİZ GEREKİYOR
Bunun dışında konferans, iklim hareketinde devrimci pozisyonlara olan desteğin artmasına rağmen hala evrensel olmaktan uzak olduğunu gösterdi. Birçok aktivist de bu yıl COP’a gitti, demokratik kitle örgütlerinden bahsetmiyorum bile. Tersi defalarca kanıtlanmış olsa da, bu sisteme hala belli bir güven ve politikacılar üzerindeki baskının bir şeyleri değiştirebileceğine dair bir inanç var. Bunu değiştirmemiz ve iklim krizi konusunda gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsanız COP’un yanlış yer olduğunu bir kez daha ve herkes için göstermemiz gerekiyor.
EKOLOJİ TÜM DEVRİMCİLERİN MESELESİ OLMALI
Sonuç olarak, çeşitli konferans katılımcılarıyla yaptığım tartışmalardan çok şey aldım. Hem somut bilgi, hem de birbirimizi daha iyi anlama noktasında. Herkes dünyaya bizim baktığımız gibi bakmıyor. Başkaları da benzer pozisyonlara sahip olabilir ama bizden farklı terimler kullanabilirler. Başka bağlamlarda, başka konular ön plana çıkar. Bunu ancak birbirinizle konuştuğunuzda anlayabilirsiniz. Tüm farklılıklara rağmen, bir şeyleri değiştirmek için ortak bir irade vardı. Ama en önemlisi, ekolojinin tüm devrimciler için bir mesele olması gerektiği! Sadece çevresel yıkımın düzeyi bile bizi bu konuyu ciddiye almaya zorluyor. Ama mesele sadece bu değil. İklim krizi ve çevresel yıkım birçok insanı, özellikle de gençleri kapitalizme alternatifler aramaya itmeye devam ediyor. Sosyalizm bu alternatif olacaktır!