Geçtiğimiz haftalarda AVEG-KON, 5. Konsey toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı, Ortadoğu’da Filistin halkının Siyonist İsrail devletinin soykırım katliamlarına karşı dişe diş direnişle karşılık verdiği, Türkiye ve Kürdistan’da faşist saray rejiminin siyasal, toplumsal ve ekonomik tasfiye saldırılarının ayyuka çıkardığı; Mayıs seçimlerinin ardından faşist şefliğin direnen, hak ve özgürlük talep eden tüm kesimlere tam bir baskı konsepti ile saldırdığı, başta ulusal demokratik hakları için direnişte olan Kürt halkımız olmak üzere, Türk ve değişik ulusal kökenden işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin direniş kanallarını zorladığı bir dönemde gerçekleştirildi.
Yine yaşadığımız Avrupa coğrafyasının başta Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları bakımından, ağırlaşan yaşam koşullarıyla kapitalist sömürünün Avrupa işçi ve emekçilerini yoksullaşmanın eşiğine getirdiği, göçmenlere dönük ırkçı devlet saldırıları ve politikalarının daha da belirginleştiği, Filistin halkının yanında tutum alan kesimlere saldırıların olduğu, Samidoun ve ZORA’ya uygulanan yasaklama ve polis baskınları, Mariam Abu Daqqa örneğinde olduğu gibi sınır dışı saldırılarının yanı sıra hapis ve para cezalarıyla baskı uygulamalarının yaygınlaştığını görüyoruz.
Başından bu yana Filistin halkının İsrail Siyonizmine karşı direnişinin yanında olan tutumumuzu sokak eylemlerine getirilen yasaklara rağmen sürdürdük. Soykırım saldırılarının sürdüğü bu koşullarda yine sokakları ve eylem yerlerini tutarak direnişin safında yerimizi alacağız.
Ayrıca Avrupa ülkelerinde bir süredir fiili politikalarla uygulanan ırkçı, faşist uygulamalar bu dönem Fransa Meclisi’nde kabul edilen göçmen karşıtı yasa örneğinde olduğu gibi yasallaştı.
Bir yıldan uzun bir süredir hazırlık aşamasında olan yasa, kriminalizasyon ve baskıyı merkezde tutuyor. ‘Tehdit’ olarak gördükleri düzen dışı her davranışın sınır dışı gerekçesi olduğu yasada, sosyal yardımların da ciddi bir şekilde tırpanlanarak hükümlere bağlanması dikkat çekiyor. Benzer yasal düzenlemeler diğer Avrupa ülkelerinde de gündemde. Öyle görünüyor ki yeni göçmen karşıtı ırkçı yasal düzenlemeler başta Fransa olmak üzere, yeni dönemin sokak mücadelesinin temel konularından olacak.
Avrupa’nın birçok ülkesinde burjuvazinin gerçekleştirdiği söz konusu saldırılara karşı duyarlı olmalı, hak gasplarından, zamlara, işçi haklarından kira artışlarına, antifaşist eylemlerden göçmen ölümlerine; yaşamı ilgilendiren tüm konulara aciliyet sıralaması içerisinde müdahil olmalı, düzenlenen eylemlere aktif katılmalıyız.
Dönemin kadın özgürlük mücadelesi bakımından görevlerine dikkat çeken AVEG-KON, 8 Mart Dünya Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nü 7 yıldan bu yana Kadın Grevi ile örgütleyen Avrupalı kadın örgütlerinin ve SKB’nin yanında sosyalist bir örgütlenme olarak yer alacak. Güçlü bir 8 Mart için çalışmak sadece ve sadece kadınların görevi değildir. Aynı zamanda AVEG-KON gibi karma kurumlardaki sosyalist erkeklerin de temel görevlerindendir.
Bu nedenle, tüm erkek sosyalistler tarafından 8 Mart’a dair afişleme, kadın kitle çalışması, bildiri ve kadın bülteni dağıtımı gibi görevleri mutlaka yerine getirilmeli, kurumlarda karma panel ve söyleşilerle kadın grevi gündemleştirilmelidir.
Yoğun baskı ve şiddetin, saldırıların olduğu bir dönemde, özellikle göçmen işçi ve emekçilerin örgütlenmesinin öneminin altını çizen AVEG-KON, bu konuda politik çalışmalarını örgütleyici bir zeminde ele alması gereğini yayınladığı sonuç bildirgesi ile paylaştı. Belirlenen siyasal ve örgütsel görevlerin yaşama geçirilmesinde tüm federasyon ve kurum yönetimleri ve üyelerine çağrı yapan AEG-KON Konseyi’nin aldığı kararlar dönemin siyasal ihtiyaçları temelinde önemli görevleri öne çıkartıyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Ocak 2023 tarihli Perspektif köşesi