“Kendimizi yeni bir çağın şafağında, savaş sonrası bir dünyadan savaş öncesi bir dünyaya geçerken buluyoruz”. Bu sözler herhangi bir ilerici, devrimci partiye ya da temsilcilerine ait değil. İngiltere’de Muhafazakar Parti hükümetinin Savunma Bakanı Grant Shapps’a ait. Shapps’ın büyük bir soğukkanlılıkkla dile getirdiği bu sözler, sadece İngiltere’nin değil, tüm batılı emperyalistlerin yeni bir emperyalist savaş tamtamlarını çalmaya başladıklarının açıkça dile getirilmiş hali.
Kapitalizmin derin bir istikrarsızlık ve kriz içinde olduğu günümüzde, en tepedekiler savaşı rakipleri yenmenin, tekelleri güçlendirmenin ve “ulusal birliği” teşvik etmenin bir yolu olarak görüyorlar. Ve sadece sözde değil, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve NATO’nun Ukrayna’daki vekalet savaşı, ABD ile Çin arasında artan gerilim ve Batı’nın Siyonist İsrail’e verdiği destekte de görüldüğü gibi, pratik olarak da uyguluyorlar.
Hatırlanacağı üzere 1989’da modern revizyonizm çöktüğünde, bunun “tarihin sonu” anlamına geldiği ve silahlı kuvvetlere olan ihtiyacın azalacağı efsanesi dolaşmaya başlamıştı dünyada. Ancak Shapps’ın bu hafta yaptığı açıklama ve “Barışçıl dönem sona erdi. Beş yıl içinde Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi çok sayıda tehditle karşı karşıya kalabiliriz” sözleri “daha uyumlu bir dünya umuduyla” birlikte söz konusu efsanenin de kapitalist-emperyalist dünyada boş ve yalan bir propaganda olduğunun itirafı oldu.
“Eski düşmanlar yeniden canlanıyor, yeni düşmanlar şekilleniyor, savaş hatları yeniden çiziliyor” diyen Shapps, son 30 yılın en büyük savunma harcamasını yaptıklarını büyük bir gururla dile getirirken, işçi ve emekçilere ekonomik ve sosyal haklardan, sağlık ve eğitimden yapılacak yeni kesintilerin haberini de vermiş oluyor.
Shapps’ın bu açıklamalarına paralel NATO’nun yakın zamanda gerçekleştireceği ve son yılların en büyük tatbikatlarından birine yaklaşık 20 bin askerle katılacak olan İngiltere, başrolü oynamaya aday durumunda.
Sadece iktidarda bulunanlar değil, aynı zamanda liberalinden sahte soluna, çevreci yeşilinden sahtekar demokratlarına dek tüm burjuva düzen partileri de bu sürekli savaşla tanımlanan ve savaş karşıtlarının hain ve korkaklıkla suçlandığı bir dönemde, kendi egemen sınıflarının çıkarları için kan dökmeye hazır olduklarını beyan etme yarışındalar. Değişik renklerdeki bu burjuva partiler, en az iktidardakiler kadar saldırgan tutum içerisindeler. Gazze’de ateşkes çağrısını dahi desteklemeyecek kadar alçalan bu düzen partilerinin, genişleyecek bir savaşı önleme amaçlarının da olmayacağı aşikar.
Ancak, dünyanın dört bir yanında Filistin için yürüyen milyonlarca işçi ve emekçi, insanlık için farklı bir gelecek tahayyül eden mücadelenin bir parçası olarak, egemen sınıfların ve onların siyasi temsilcilerinin en çok korktuğu ve nefret ettiği güçtür. Ve onlar, egemenler için “içteki düşmanlar”dır. Savaş karşıtı gösterilere yapılan saldırılar, hak arama mücadelelerinin önüne konulmaya çalışılan barikatlar, gözaltı ve tutuklamalar bunun içindir.
Shapps, “Dünya düzeninin temelleri derinden sarsılıyor. Bu kavşakta duruyoruz” diyor ve haklı da. Yerküremiz yeni bir emperyalist savaşa doğru hızla itilirken, dünyanın geleceğini işçi sınıfı ve ezilenlerin mi yoksa egemen sınıfların mı belirleyeceği sorusunun cevabı da yakıcılığını gün be gün hissettiriyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 19 Ocak 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi