18 Ocak günü Brüksel’de başlayan NATO Genelkurmay Başkanları Toplantısının ardından NATO’nun Müttefik Yüksek Komutanı ABD’li General Christopher Cavoli gazetecilere yaptığı açıklamada, NATO’nun önümüzdeki haftadan itibaren Steadfast Defender / Kararlı Savunmacı 2024 tatbikatını başlatacağını duyurdu.
Orgeneral Cavoli, 31 NATO üyesi ve aday ülke İsveç’ten yaklaşık 90 bin askerin katılacağı tatbikatın mayıs sonuna kadar süreceğini, ittifakın Kuzey Amerika’dan transatlantik güç hareketi yoluyla Avrupa-Atlantik bölgesini takviye etme kabiliyetini göstereceğini ve bu takviyenin, olası bir düşmana karşı simüle edilmiş bir çatışma senaryosu sırasında gerçekleşeceğini ve Mayıs ayı sonuna kadar devam edeceğini açıkladı.
Geçtiğimiz yaz, tarihinin en büyük hava tatbikatını Almanya’da gerçekleştiren NATO’nun, soğuk savaş dönemi sonrası gerçekleştireceği bu en büyük tatbikatının Almanya, Polonya ve Baltık ülkelerinde yapılması ve Rusya ile olası savaş senaryolarını içermesi bekleniyor.
NATO toplantısının hemen öncesinde, Alman Bild gazetesi tarafından, Almanya silahlı kuvvetlerine (Bundeswehr) ait gizli bir belgenin sızdırıldığı iddiası ise dikkat çekici. NATO tarafından yalanlanan bu belge, Haziran 2024’e kadar Ukrayna’da başarı sağlayacak olan Rusya’nın, kendi egemenliğindeki Baltık denizine açılan Suwalki koridorunda yapay bir çatışma çıkartacağı ve Baltık ülkelerini Polonya’dan kopartmayı amaçlayacağı, yarım milyon Rus ve NATO askerinin karşı karşıya gelebileceği bir senaryoyu adım adım, ay ay aktarıyor.
NATO toplantısı ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko ise, 90 bin askerin katılacağı bu ölçekteki her etkinliğin askeri çatışma riskini önemli ölçüde arttıracağı açıklamasını yaptı.
Söz konusu NATO tatbikatının, bir Dünya Savaşı simülasyonu düzeyinde olduğu açık. Senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden veya gidişatından bağımsız olarak ise, emperyalist krizin tam ortasında yaşadığımız ve felaket kapitalizminin emperyalist tekelleri ayakta tuttuğu gerçekliği hali hazırda mevcut.
Sadece Rusya-Ukrayna savaşından bu yana, tüm kapitalist tekellerin kâr rekorları kırdığı, petrol, silah, teknoloji, otomobil, havayolu ve özellikle de gıda tekellerinin % 100- % 300 oranlarında kâr artışı açıkladıkları, kapitalist devletlerin yüz milyarlarca dolar “ek” askeri bütçe ayırdıkları, dünya halklarına ise, sürekli artan vergilerle, fiyat artışlarıyla savaşın maliyetinin ödetildiği, hatta savaş bölgelerinde insan canının nesneleştirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Emperyalist savaşın büyümesi, hatta 3. Dünya Savaşı düzeyine ulaşması ise, işçi sınıfı ve dünya halkları nezdinde çok daha büyük bedelleri; sayısız can kaybını, açlığı, yeni salgın hastalıkları ve hatta dünyanın ekolojik yıkımını ifade ediyor. Bir avuç emperyalist tekel dışında dünya halklarının -hatta ve özellikle söz konusu emperyalist devletlerin halklarının- bu emperyalist savaştan, herhangi bir emperyalist cephenin savaşı kazanmasından veya avantaj elde etmesinden hiçbir çıkarı yoktur. Ancak kendi yıkımı anlamına gelen bu savaşı durdurmak için emperyalist tekellerin ve hatta kendi kapitalist devletlerinin karşısına çıkmaktan başka çaresi de yoktur. Nicelik çoğunluğu ve üretimden gelen gücü ile işçi sınıfı bu savaşı -kendi yıkımını- durdurmaya muktedir tek güçtür.
Ancak işçi sınıfının bu gücünün örgütsüz biçimde bir anlam ifade etmediği de ortadadır. İşçi sınıfının komünist öncülerinin bu bilinci ve örgütlenmeyi sağlama, ateş altında kapitalizmden kurtuluş cephesini büyütme yükümlülüğü vardır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 26 Ocak 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi