Mücadelenin ancak sokakta kazanılacağına olan inancımızla tüm kadınları 8 Mart’ta Kadın Grevine ve alanlara çağırıyoruz.
8 Mart 1857’de New York’ta dokuma fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi kadınlar, 16 saatlik işgününü 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artış yapılması talebiyle greve başlamıştı. 40 bin kadın işçinin örgütlediği grev o zamana kadar en kitlesel kadın eylemlerinden biriydi. Eylemi durdurmak isteyen polis kadın işçilere saldırmış, fabrika yönetiminin de desteğiyle binlerce işçiyi fabrikaya kilitlemiş. Bu eylemi bastırmak için çıkarılan yangında içeride kilitli kalan işçilerden 129’u yanarak can vermişti.
Aradan gecen 167 yıla rağmen kadınların yaşamlarında bugün açısından değişen çok bir şey yok. Emperyalist, kapitalist sömürü sistemi dünya isçi sınıfına ve kadınlara biçimde farklı olsa da özde değişmeyen yaygın bir şiddet uyguluyor. Bu 8 Mart’ta da Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) kadınları kadın grevine çağrı yapıyor.
Emperyalist kapitalistler kendilerini Dünya Savaş provalarına hazırlarken; kadınlar da ezilen sınıf, ezilen ulus, ezilen inanç ve ezilen cins ve LGBTİ+’lar olarak 8 Mart’ta neden kadın grevinde olduklarını anlatmak için kadın grevine çağırıyorlar. Kadınlara örgütlenin, güçlenin tacize, tecavüze karsı Özsavunma pratiğinizi geliştirin. Kadınlar katledilmemek için ve bir daha yalnız kalmamak için bu 8 Mart’ta sokakları dolduralım, taleplerimizi haykıralım.
Bugün Emperyalistler sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için her türlü kirli yönteme başvurmaktan geri durmamaktadır. Dünyanın en demokratik ülkesi olduğunu ifade eden İsviçre’de hâlâ eşit işe eşit ücret uygulanmamaktadır. Ailenin kutsallığı üzerine vaazlar vermeye devam etmektedir. Bu kutsallıkta yine en ağır yük kadına yüklenmektedir. Kapitalizmin ve sömürünün devam etmesi için kadın emeğinin ve kadın bedeninin sömürüsü artarak devam etmektedir. Kadın cinayetleri giderek artarken hukuki cezasızlık ve görmezden gelme ya da ört bas etme politikaları ile kadın katliamları yok sayılmaktadır. Kadının kendi bedeni üzerindeki hakları gasp edilmektedir.
Fransa’da daha çok çocuk doğurması salık verilerek kadının köleleştirilme politikaları bizzat devlet eliyle yapılmaktadır. Özellikle Avrupa’da her geçen gün göç artarken göçmen kadınların göç yollarında yaşadıkları taciz, tecavüz ve her türlü şiddet reva görülmektedir. Göçmenler katliama ve açlığa terk edilirken, kadınlar ve çocuklar tacize tecavüze uğrayarak geldikleri ülkelerde travma yaşamaktadırlar.
Kadın devrimi sosyalist devrime giden yolda en önemli mihenk taşlarından biri olmaya devam ediyor. Kadın özgürleşme mücadelesi sınıf mücadelesinin en temel ittifakı olmaya devam edecektir.
LGBTİ+’lar kapitalist sistemde ötekileştirilmeye ve yok sayılmaya devam edilmektedir. Çünkü LGBTİ+’lar bu sistem için varlığı ve geleceği gerek duyulmayan bir cins olarak görmekteler. Kadınlar ve LGBTİ+’lar bu nedenle 8 Mart’ta sokakta olmaya kadın özgürleşmesini ve kadın devrimini anlatmaya devam etmeliler. Kadınlar fabrikada, okulda, sokakta, tarlada ve evde tüm kapitalist üretimin durdurulması için haydi kadın grevine.
Kadının özgürleşme mücadelesini ertelemeci yaklaşımlara dur diyoruz.
Kapitalist ilişki tarzının deşifre edilmesi için haydi kadın grevine.
Mücadelenin ancak sokakta kazanılacağına olan inancımızla tüm kadınları 8 Mart’ta alanlara çağırıyoruz.
Yasasın Kadın Devrimi!
Yaşasın Kadın Grevi!
jin Jiyan azadi!
İsviçre Göçmen isçileri Federasyonu (İGİF)