Sömürgeci faşist rejim uzun süredir hazırlıklarını yaptığı Medya Savunma Alanlarına dönük işgal girişimine Metina’yla başlamış görünüyor. Metina’yı yoğun top atışları altında tutan faşist rejim, olası kara harekatı öncesi tüm bölgeyi ağır bombardıman altında tutarak, gerillanın savunma hatlarını yarmayı düşünüyor.
Faşist şef Erdoğan’ın Irak ziyaretine denk getirilen saldırıyla, uzun süredir Irak’la yapılan görüşmelerin de ne kadar sonuç vermiş olacağına, saldırı karşısında Irak devletinin alacağı pozisyon da test edilmiş oluyor. Zaten 23 Nisan itibariyle Irak devletiyle 26 kalemde yapılan siyasi, askeri ve ekonomik anlaşmalar, gerilla alanlarına dönük saldırı konusunda da belli bir antlaşmaya varıldığının işaretlerini veriyor.
Faşist Türk devletiyle birlikte Kürdistan’ı sömürgeleştirmiş tüm bölge gerici devletlerinin söz konusu Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesi olunca tek dilden konuştukları uzun süredir kamuoyu nezdinde bilinen bir gerçek. İran’ın Rojhilat’ta gerçekleştirdiği idamlar, Irak’ın Türk devletinin değişik dönemlerde gündeme getirdiği hava operasyonlarına, Kürdistan ve hatta Irak içlerinde gerçekleştirdiği suikastlara ses çıkarmayışı, Esad rejiminin Rojava’nın yaşamsal ihtiyaçlarına karşı oluşturduğu engeller, bunların ilk akla gelenleri.
Bu saldırganlıkta en iğrenç ve onursuz tutumu Güney Kürdistan’daki KDP yönetiminin aldığı ise ayan beyan ortada. Kürt özgürlük gerillalarına karşı girişilen katliamda hem sömürgeciler adına yol temizliği yapıyor, hem de olası kara harekatından sömürgecilerle yan yana duracağının sinyallerini veriyor. Zira sömürgeci faşist rejim her gün Kürt kanıyla eline yıkarken, KDP işbirlikçileri faşist şef Erdoğan’ı Erbil’in simgesel bölgeleri de dahil her tarafını Türk bayraklarıyla donatarak karşıladı.
Ancak Kürt özgürlük hareketine ve gerillaya dönük saldırganlık ortaklığı bölgedeki gerici devletler ve işbirlikçi güçlerle sınırlı değil. Başını ABD emperyalizminin çektiği batı emperyalist devletleri de verdikleri siyasi, askeri ve ekonomik destekle, faşist rejimin Kürt soykırımına açık ortaklık yapıyorlar. Almanya ve İngiltere’nin sömürgeci orduyu son teknoloji silahlarla donatması, ihtiyaç duyulan finansal desteğin sağlanması için Almanya’nın her düzeyde çabaları söz konusu desteğin sadece birkaçını oluşturuyor.
Metina’ya dönük işgal saldırılarına paralel Belçika’nın Kürtlere ait Medya ve Sterk TV’ye gerçekleştirdiği gece yarısı baskını ise, operasyon karşısında Kürtlerin tümden sesinin kısılmak istendiğinin göstergesi oldu. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da tutuklanan onlarca gazeteciye, bir de Belçika’nın orta yerindeki TV’lerin yayın yapamaz hale getirilmesi için düşmanca kabloların kesilmesi eklenince, Avrupa emperyalistlerinin de onursuz tutumda ısrarcı olduklarını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Ancak sömürgecilerle birlikte emperyalistlerin de unuttukları bir gerçek var ki o da direnen halkların hiçbir biçimde bu saldırılar karşısında boyun eğmeyeceğidir. Nasıl ki gerilla alanlarına dönük geçmiş işgal operasyonları büyük bir direnişle geri püskürtüldüyse, yeni saldırganlıkta gerillanın ve onun direnişi etrafında kilitlenmiş Kürt halkının yeni serhıldanları ile geri püskürtülecektir.
Komünistler, Kürt halkımızın sömürgeciliğe verdiği mücadelenin bir parçası olarak gerilla alanlarında olduğu gibi çalışmalarının bulunduğu her alanda sömürgeci işgal saldırılarına karşı yürütülecek mücadelenin temel bileşenlerindendir. Bu nedenle başta yaşadığımız Avrupa’da, emperyalistlerin sömürgeci faşist rejime verdiği kirli desteğin yerli halklar nezdinde teşhir edilmesi olmak üzere, soykırımcı işgal saldırılarına karşı mücadeleyi kesintisiz kılmak, yerli-göçmen kitleleri sokağa çağırmak göreviyle karşı karşıyayız.
Unutmamalıyız ki sömürgeciliğin işgal saldırılarının yenilgisi ancak ve ancak gerilla direnişine paralel gelişebilecek halk hareketleri ve sokağın güçlü tutulmasıyla mümkün olabilir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 26 Nisan 2024 tarihli Perspektif köşesi