Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı gerçekleştirmiş olduğu soykırım saldırısı ve bu saldırı karşısında batı emperyalistlerinin iş birliği ve ortaklığı ABD ve Avrupa’daki üniversite gençliğini ayağa kaldırdı. İlk olarak ABD üniversitelerinde başlayan üniversite işgali eylemleri hızından hiçbir şey kaybetmeyerek Avrupa ülkelerindeki üniversite ve kolejlere doğru yayılmaya devam ediyor. Emperyalist kolluk kuvvetlerinin, üniversite ve kolej yönetimlerinin iş birliğinde gerçekleştirdiği hunharca saldırılar gençliğin direnişini püskürtmek yerine, daha da kararlı ve yeni direniş yöntemlerini kuşanarak karşılık buluyor.
Denilebilir ki 1960’ların sonundaki Vietnam savaşı karşıtı kampüs protestolarından bu yana belki de en önemli öğrenci hareketi olan ve Filistin halkını destekleyen öğrenciler ile üniversite yöneticileri ve devlet erkanı arasındaki çatışma, toplumsal olarak biriken farklı düzeydeki çatışmalı halin değişik alt kümelerini de ortaya çıkarmış oluyor.
Bu çatışmaların en başında eğitim özgürlüğü gelirken, dünyadaki eşitsizlik, adalet yoksunluğu ve haksızlıklar karşısında demagojik insan hakları savunuculuğu yapan egemen sınıflar ve onların eğitim sistemlerinin gerçek yüzünü açığa çıkartan Siyonist İsrail gibi katliamcı devletlerle eğitim kurumları düzeyinde bile girilen ortaklaşma, olan biteni sorgulama gücünü hala koruyan yüksek eğitim gençliğinin duruma “biz varız” diyerek müdahalede bulunması biçimini almış bulunuyor.
Bugün Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Danimarka vb. ülkelerdeki gençliğin öğrenim gördükleri üniversitelerin İsrail’le sürdürdükleri ortaklığa son vermesi talebiyle başlatmış oldukları işgal eylemleri ve direniş, her ne kadar özelde üniversitelerin iş birliğini hedeflemiş olsa da, gerçekte mızrağın ucunda emperyalist devletlerin Filistin halkına karşı uygulanan soykırım karşısında Siyonizme açık desteklerinin durduğu çok açık.
Şüphesiz ki bu saldırganlığa karşı kitlesel ve militan direnişin eğitimdeki gençlikten gelmesi eşyanın tabiatına uygun. Zira eğitim temelde aydınlatıcıdır, ki son zamanlarda gerçekleşen öğrenci protestoları aracılığıyla bu deneyimin gücüne tanık oluyoruz. Bu öğrenciler insanlığa karşı işlenen suçlara cesurca karşı duruyor, Filistin halkının maruz kaldığı adaletsizliklere karşı kitleler halinde seslerini yükseltiyorlar. Eylemleri, kendilerini bastırmaya çalışan baskıcı sistemlere karşı koyarak cesaretle yol almanın ne anlama geldiğinin canlı bir göstergesidir. Soykırıma karşı ayağa kalktıkça, tüm dünyaya bilinçli ve ilgili gençlerin dünyamız üzerinde yaratabileceği derin etkiyi hatırlatıyorlar.
Zaten öğretim ve öğrenimin özünün de bu olması gerekir: zihinleri aydınlatmak ve daha iyi bir dünya için eyleme geçmek. Öğrenci protestoları, öğrenmenin sınıflarla sınırlı olmadığının, toplumsal değişim için bir katalizör olduğunun altını çiziyor.
Adalet isteyen gençlere karşı harekete geçen güçler esasta da özgür eğitim, demokrasi ve insan haklarına düşman olduklarını ortaya koymuş oluyorlar. Bu nedenle gençlerin cesareti, temel insani değerlere bağlılıklarını ilan etmekle kalmıyor, aynı zamanda fark yaratmaya kararlı gelecek nesiller için de bir umut ışığı oluyor.
O zaman temel işimiz bulunduğumuz her alanda gençlerin sesine ses olmak, umut ışığını yaygınlaştırmak olmalı.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 10 Mayıs 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi