Kobanê direnişi ve faşist mahkemeler – Atılım Avrupa / Perspektif
Sömürgeci faşist rejimin Suruç katliamıyla startını verdiği tasfiyeci saldırılarda önemli bir kilometre taşı olan Kobanê kumpas davası, gazetemizin yayına hazır olduğu 16 Mayıs tarihinde faşist mahkemelerce karara bağlanacak. Nisan ayında son karar beklenirken, bir aylık erteleme açıklayan mahkemenin Perşembe günü de sonuç açıklayıp açıklamayacağı belirsizliğini korurken, doğru bir biçimde “ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözünden hareket edecek olursak, sömürgeciliğin mahkeme aracılığıyla Kobanê dava tutsaklarına ağır cezalar verebileceği önsel olarak söylenebilir.
Tekçi ve sınıfsal karakteri gereği faşist rejim, işçi ve emekçilere, ezilen halklara dönük tasfiyeci saldırılarında her şeyden önce onların gelecek için umut vadeden, direngenliğiyle sömürgecilere ve onların aparatlarına yenilgiyi tattırmış direniş örneklerini bu saldırılarının merkezine koyarak derinleşti. Kobanê davası olarak tarih sayfalarına geçen bu dava, ezilenlere, onların mücadelelerine dönük tarihi büyük bir kumpas saldırısı olmanın yanı sıra yıllardır süren davalarda başta HDP dönem Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere, onlarca kadın ve erkek tutsağın faşizmi ve sömürgeciliği yargılayan, ezilenlerin direnme hakkını sonuna kadar meşru gören sözlerine tanıklık etti. Kobanê davası tutsaklarının sık sık belirttiği gibi faşist mahkeme karşısında savunmanlık yapan değil, başta Kürt halkı olmak üzere, tüm ezilenler adına faşizmi yargılayanlar oldular.
Faşizmin genel tasfiyeci saldırılarında HDP’de somutlaşan devrimci demokratik siyaset alanının merkezlerden biri olmasının şüphesiz ki birçok nedeni olmasına rağmen şu üç temel nokta en başta gelenleri oluşturmaktadır. HDP, sömürgeciliğin tüm tehditlerine, katliamlarına rağmen Rojava’da aparatı olan DAİŞ çetelerine karşı verilen büyük insanlık direnişinin yanında olmaktan, kitlelerin öfkesini sokağa dökmekten, faşist şefin “Kobanê düştü, düşecek” sözlerine karşı Figen Yüksekdağ’ın “biz sırtımızı PYD, YPG’ye dayıyoruz” sözlerinde ifadesini bulan, ezilenlerin direnişine güven duymaktan bir an bile tereddüt etmemiştir. İkincisi HDP, egemen sınıfların ve faşist şefin başkanlık hevesini seçimde, tüm faşist barajları yıkarak aldığı sonuçla kursaklarında bırakan yegane güç olmuştur. Üçüncüsü ve belki de en başta gelen sebep, HDP’nin yıllardır iktidar gücü olan faşizme karşı Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan değişik ulusların, inançların, işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, çevrecilerin umudunu yeşerten ve büyüten bir konumda ilerleyişi olmuştur.
Her ne kadar faşist AKP-MHP iktidarı son yapılan yerel seçimlerde aldığı yenilgi sonrası, özellikle içi boş bir yeni anayasa ve siyasette yumuşama söylemi tuttursa da, Kürdistan’da sürdürdüğü sömürgeci savaşa son hız sarılması, 1 Mayıs’ta görüldüğü üzere işçi sınıfı ve ezilenlere dönük polis şiddeti, gözaltı ve tutuklama saldırısını pervasızca devrede tutması; rejimin alışageldik faşist saldırganlıkta önümüzdeki dönemde de ısrar edeceğinin somut verileridir.
Avrupa’da yaşayan göçmen işçi ve emekçiler için de ilgi merkezi haline gelmiş HDP’nin, Kobanê direnişinin, bir kez daha Kobanê kumpas davası ekseninde savunulması; işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelelerinin ve siyasi temsilcilerinin yargılanması ve onlarca yıllık hapislikle tehdit edilmelerine karşı 16 Mayıs ve sonraki günlerde güçlü bir sahiplenmenin ortaya konması yakın dönem devrimci görev olarak karşımızda duruyor.
Faşist şeflik rejimi ve egemen sınıfların başta Kürt halkımız olmak üzere, işçi sınıfı ve ezilenlerin tarihi direnişlerini yargılama çabalarını, tıpkı Figenlerin, Gültenlerin mahkeme kürsülerinde yaptığı gibi faşizm yargılamalarına dönüştürmek için kitlelerle birlikte sokakta olalım, meydanları tutalım.