Emperyalist küreselleşme kapitalizmi, insan ve doğa arasındaki metabolik yarığı, ilişkiyi geri dönüşümü olmayan bir eşiğin sınırlarına vardırdı.
İklim krizi gizlenemeyecek kadar “felaket öncesi” bir aşamaya gelince, kapitalistler ve burjuva politika, gelişen ekolojik bilincin de baskısıyla, kimi sınırlamalar/düzenlemeler yapmak zorunda kaldı. Ne var ki, bu düzenlemeler emperyalist merkezlerde yoğunlaştırıldı. Oysa emperyalist küreselleşmeyle, karbona dayalı üretim mali-ekonomik sömürgelere taşınmış, emperyalist merkezler birer mali sermaye ülkelerine dönüşmüştü. Somut “ekolojik düzenlemeler”, sorunun ana kaynağı karbona dayalı kapitalist üretimi dönüştürecek uygulamalar değil, “petrol vergileri”, “aşırı karbon ile çalışan araçların kentlerden çıkarılması”, “karbon sınırlamaları” gibi tali uygulamalardı ve bu düzenlemelerle burjuvazi, ekolojik krizin de bedelini emekçilere ödetmenin yollarını aradı.
Ne var ki ekolojik krizden çıkışsızlık da kapitalizmin bugünkü gerçeğini belirler.
2019-2020’de gençliğin kitlesel kendiliğinden iklim isyanı Fridays for Future ile küresel zirvesine ulaşmış, düzen dışı bir yol açmaya girişmişti.
Ne var ki birleşik ve fiili meşru bir plan-programdan yoksunluk isyanı ancak burjuva Yeşil’lerin oy oranının yükselmesine yol açmıştı.
Pandemiyle birlikte de büyük ölçüde sönümlendi.
Bugün ise sosyalist yol arayışları sürüyor.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Marksist bir ekoloji hareketinin gelişimi hedefiyle Polen Ekoloj Enstitüsü kuruldu.
Almanya’nın Potsdam kentinde 13 ülkeden yaklaşık 400 katılımcıyla, “Yaşamın temellerini kurtarmak amacıyla dünya çapında işçi ve çevre hareketlerinin birliğini yükseltelim” başlığı altında Çevre Stratejisi Konferansı düzenlendi. 20 ve 21 Nisan tarihleri arasında toplanan bu konferans, insanlığın küresel bir çevre felaketinin ortasında olduğu sonucuna varan Almanya Marksist Leninist Partisi’nin (MLPD) “Küresel Çevre Felaketi Başladı” adlı kitabının yayımlanmasının ardından bir mücadele stratejisi arayışının sonucu olarak çevre sendikalarının öncülüğünde düzenlendi.
Konferansta da ekolojik yıkıma karşı mücadelenin gelişimin kritik halkası olarak “toplumsallık” vurgusu yapıldı.
İşçi hareketiyle birleşmeyen, kapitalizme bir sistem olarak yönelmeyen, iklim krizini “dar” bir çevre sorunu olarak algılayan, çıkış olarak da kapitalizmin aşılması kadar sosyalizmi hedeflemeyen bir ekoloji hareketinin sonuç alamayacağını bir kez daha ortaya koydu.
Kapitalizmin çoklu krizlerinin insan yaşamını belirlediği bu kritik dönemde, savaş ve yoksullaşma krizleriyle birlikte ekolojik yıkıma karşı da ufukta beliren sosyalizm, çıkış yolunu göstermektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 17 Mayıs 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi