Atılım Avrupa Eki’nde Avrupa’da korona salgını günlerinde yaşanan gelişmelerin incelendiği röportaj serisinde bu hafta Almanya’da faaliyet yürüten AGİF Eş Başkanlarının röportajını sitemizde yayınlıyoruz. Zeynep Diren ve Onur Güler Almanya’da AGİF’in güncel gelişmeler ile ilgili faaliyetlerini Atılım Avrupa Eki için değerlendirdiler.
Yaşadığınız ülkede Covid-19 salgınına karşı ne gibi önlemler alındı? Emekçilerin, yoksul kesimlerin bunlardan faydalanma düzeyi ne?
Onur: Almanya’da ilk Covid-19 vakasının görülmesi çok uzun sürmedi. Alınan kararların Almanya açısından geç kalındığı söylenebilir. Kararlar hakkında uzun uzadıya değerlendirme yapmayacağız, bizim üzerinde duracağımız nokta, işçi ve ezilenlerin baktığı pencere olacak. Kararların merkezinde sermaye sahiplerinin kârlarının güvenceye alınması oldu. Bugün bile hâlâ milyonlarca işçi fabrikalara çalışmaya gitmektedir. Hijyenik olmayan ortamlarda hayatlarını devam ettirmek için çalışmaktalar, ki bu fabrikaların çoğu hayati açıdan üretim yapmıyorlar. Örneğin metal fabrikaları ya da otomobil fabrikaları. İki ay üretilmese ne olacak? Birçok üyemiz de hali hazırda metal sektöründe çalışmaktadır. Lojistik sektöründe de ciddi ihmaller var.
İşyeri sahiplerinin kısa dönem giderleri belli ölçüde karşılansa bile asıl zorluklar daha alt kesimdeki işçilerdedir. Gastronomi alanında çalışan işçilerin çoğu işsiz kaldı. Salgın en çok yoksulları vurdu.
Şu an salgına yakalanmış kişilerin tedavisi nasıl devam ediyor? Hastanelerde ve karantina koşullarında yaşam nasıl sürüyor?
Zeynep: Çoğu hasta evde karantinada. Salgın olmasına rağmen fabrikalarda isçiler, emekçiler çalıştırılıyor. Alışveriş merkezlerinde çalışan isçiler maskesiz çalıştırılıyor. Bu durum şunu gösteriyor ki, bir taraftan karantina koşullarında “Evde kalın, sağlıklı kalın!” çağrısını yapan devlet, diğer taraftan isçi ve emekçileri işe göndererek, nasıl bir pozisyonda olduğunu net ortaya koyuyor. Almanya’da kadına ve çocuğa yönelik şiddet her gün daha çok artıyor. Kadın sığınma evlerinin kapasitesi dolmuş durumda. Kadınlar erkek şiddetine karşı kaderine terk ediliyor. Karantina koşullarında ev içi sömürü de hız kesmeden sürüyor. Yemek, temizlik, çocuk bakımı devlet ve eril şiddetle birlikte kat ve kat artmış durumda. Tüm dünyada ev içi şiddettin arttığı istatistiklerde de yer alıyor. Fakat bunun için Almanya’da yetkililer adım atmıyor. AGİF olarak SKB’nin başlatmış olduğu “Çarşamba Eylemleri”nde yükselen talepleri talebimiz olarak görüyoruz. “Ev içi şiddete son!”, “Şiddete karşı önlemler arttırılsın” talebi karantina koşullarında sokakta yükselteceğimiz talepler olacaktır.
Devlet kurumlarının yardımı dışında, dayanışma ağları var mı? AGİF olarak bu dayanışma gruplarında yer alıyor musunuz?
Zeynep: AGİF olarak salgın sürecinin başladığı günden itibaren dayanışma çağrısı yaptık. Karantina sürecinde yaşlı ve engellilere yardım ağları oluşturmak için kent yönetimlerimize çağrıda bulunduk. Duisburg, Mannheim ve Stuttgart’ta çevremizdeki ihtiyaç sahibi yaşlılara alışveriş ve hijyen malzemesi sağlamaya çalıştık. Duisburg’da Sol Parti ile yardımağı oluşturduk ve çalışmalara devam ediyoruz. AGİF olarak siyasal çalışmalarımızı haftada iki günlük eğitim çalışması ile örgütlüyoruz. Video konferanslar ile bu eğitim çalışmalarını sürdürüyoruz. Haftalık yayımladığımız AGİF bültenini üyelerimize dijital olarak ulaştırmaktayız. Son olarak ise Kardeş Aile Kampanyası kapsamında Türkiye ve Kürdistan’da yoksullukla baş başa bırakılan kitleler ile 3 ay sürecek dayanışma kampanyası başlattık. Buradan özellikle Almanya’da yaşayan tüm duyarlı kesimleri bir kez daha dayanışma kampanyamıza katılmaya davet ediyoruz. Dayanışma yaşatır!
Salgından sonra Almanya’da sizce politik özgürlüklere yönelik ne gibi saldırıları beklemek lazım?
Onur: Almanya uzun zamandır yeni polis yasaları ile gündemdeydi. Temelde göçmenleri, antifaşistleri ve sosyalistleri hedef alan bu yasalar salgın sürecinde zemin buldu. Avrupa’da zayıflayan devlet otoriteleri korona ile birlikte güçleniyor. Emekçi solda sokaktan çekilme hali uzun vadede kitlesel geri düşüşlere sebep olabilir. Bu saldırılar kalıcılaşabilir. Bu sebeple salgın koşullarında politik aktivizm ile ilgili önemli tartışmalar yürüttük. Şu anda online yaygın eğitimler yapıyoruz. Ancak sadece online değil, fiziki teması dikkate alarak sokak eylemlilikleri, pankart ve afiş asma gibi eylemleri örgütlemenin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Salgın ardından muhakkak önemli bir ekonomik kriz doğacaktır. Tüm bu sürece müdahale etmek, krizin faturasını işçi ve emekçilere, ezilenlere ödetmemek için beklemeden harekete geçmeliyiz. Bugün için 1 Mayıs ön mücadele günlerimizden biridir. Biz de AGİF olarak halk sağlığını ve fiziki teması dikkate alarak sokaklarda olacağız.
Zeynep: 1 Mayıs’ta tüm isçi ve emekçileri sokağa çağırıyoruz. DGB’nin (Almanya Sendikalar Konfederasyonu) almış olduğu karar isçi ve emekçilerden yana olmadığını düşünüyoruz. Bu ancak büyük tekellerden yana bir tavrıdır. Korona koşullarında fabrikalarda sağlık ve hijyeni hiçe sayan devlet sağlıktan bahsedemez. AGİF olarak isçileri, emekçileri kendi talepleriyle sokağa çağırıyoruz.