Alman Makinistler Sendikası GDL, üyelerini üçüncü kez greve çağırdı. Sermaye yanlısı medya ise emekçi kitleleri, demiryolu emekçilerinin grevine karşı kışkırtmaya devam ediyor.
Serdar DERVENTLİ
Köln
Alman Demiryolları (DB) şirketi ile GDL sendikası arasında devam eden TİS görüşmelerinde bir ilerleme sağlanmaması üzerine sendika, bir aydan kısa bir süre içinde üyelerini üçüncü kez greve çağırdı. Bugün saat 17.00’den itibaren yük taşımacılığında ve 2 Eylül 02.00’de yolcu taşımacılığında tüm üyelerini greve çağıran GDL, her iki alanda grevin 7 Eylül saat 02.00’de sona ereceğini açıkladı.
GDL Başkanı Claus Weselsky, “Tekel yöneticileri GDL’i boş, sahte tekliflerle ve uyumlu politikacıların dezenformasyon amaçlı kampanyalarıyla itibarsızlaştırmak istiyorlar. Ama bunların hepsi eski, bildiğimiz oyunlar” dedi. Sendikasının anlaşmazlığa hizmet eden bir çizgisi olmadığını söyleyen Weselsky, “Böyle bir çizgide asıl ısrar eden DB yönetimidir, DB propaganda makinesinin güveli kutusundan çıkararak yaptığı hokkabazlıklarla bunu gizleyemez. Yüksek maaşlı yöneticiler şirkette daha uzun süre çalışıyor olsalardı, GDL ve üyeleriyle uğraşılamayacağını bilirlerdi” dedi.
GDL’in son haftalarda DB’nin en büyük rakipleri olan özel demiryolu şirketleriyle aynı talepleri içeren sözleşmeleri imzaladığına dikkat çeken Weselsky, “Görüldüğü gibi anlaşmazlığın baş sorumlusu Alman Demiryolları yönetimidir ve sorunu çözmek için hâlâ bir milimetre hareket etmedi. Yönetim gerçek bir çözüm için çabalamıyor, aksine katı ret çizgisinde ısrar ediyor. Bunu yaparken, şirkete yansıyacak ekonomik dezavantajları ve yolcuların maruz kaldığı durumu biliyor. Bütün bunlar gösteriyor ki, DB yönetimi demiryolu piyasasındaki tek mücadeleci sendika olan Alman Makinistler Sendikası GDL’i ortadan kaldırmak amacıyla yapmaktadır” dedi.
SERMAYE BASINI İŞ BAŞINDA
Sermaye basınında sürekli, “Tren yolcularının ve demiryolu çalışanlarının çıkarını düşünen yönetici” olarak boy gösteren DB Şefi Richard Lutz, son olarak RND haber sitesiyle yaptığı söyleşide, “Bay Weselsky’nin bu durumda nasıl davrandığı ve her şeyden önce nasıl konuştuğu, demiryolu ailesinin birliktelik duygusu için mutlak zehirdir. İyileşmesi zor yaralar açılıyor” dedi.
Weselsky’nin rakip sendikayla iktidar kavgası verdiğini ileri süren Lutz, “Weselsky, demiryolu ailesini göz göre göre bölüyor. Dürüst çalışanlardan ve dürüst olmayanlardan söz ediyor, yönetim kadrosu bu suçlamaları hak etmedi” dedi.
30 milyar avro dolayında borç yapan DB yönetiminin buna rağmen ikramiyelerinden vazgeçmediğinden, makinistlerin, tren iç hizmetlerinde ve tekelin diğer bölümlerinde çalışanların haklarının kırpıldığından, aldıkları ücretle zar zor geçindiklerinden ise Lutz bahsetmedi. Lutz’un sözünü ettiği “demiryolu ailesi” ise özelleştirmeyle birlikte yok edildi. 1990’a kadar tek bir şirket olan Alman Demiryolları bugün 590 şirketten oluşuyor. Ayrıca daha önce DB’nin çalıştırdığı yüzlerce hattı DB’den bağımsız farklı özel şirketler işletiyor.
GREV ‘ZAMANSIZ’ MI?
Ayrıca sermaye yanlısı medya da “zamanlaması doğru olmayan grev” ve “orantısız mücadele taktiğinden” söz etmeye başladı. Buna değinmeden önce geride bıraktığımız bir yıla bakmakta fayda var. Nitekim bugün verilen mücadelenin bir yıllık öncesi var:
DB yönetimi, Eylül 2020’de Demiryolu ve Ulaşım Sendikası EVG ile imzaladığı satış sözleşmesini GDL’e da imzalaması için dayatmıştı. GDL, EVG’nin imzaladığı sözleşmeyi “demiryolu işçilerine ihanet” olarak değerlendirmiş ve “Ücretleri düşürme sendikası EVG’nin imzaladığı sözleşmeyi kesinlikle imzalamayacağız” açıklamasını yapmıştı.
EVG sendikasının, “Korona Toplu Sözleşmesi” başlığı altında imzaladığı sözleşme bir yıl ücretlerin dondurulmasını (Şubat 2021 – Şubat 2022) ve Şubat 2022’den itibaren 12 aylık bir süre için yüzde 1,5 ücret zammı verilmesini içeriyordu.
SZ, WAZ, FR ve Spiegel gibi “sol liberal” olarak ünlü gazete ve dergilerin GDL grevine saldırmaları, okur kitlelerini greve karşı kışkırtmaları da dikkat çekiyor. Bu yayın organları TİS görüşmelerinde iki tarafın olduğu, birinin talep ileri sürerken diğer tarafında bunu dikkate alan karşı bir teklifte bulunması gerektiği gerçeğini örtbas ederek sadece sendikaya saldırmalarıyla öne çıktılar.
SZ’de, 11 Ağustos günü Alexander Hagelucken imzasıyla yayınlanan bir yorumda, “Tatil sezonunun ortasında, işe giden milyonlarca yolcu ve tatilciyi tren grevi vuruyor” diyor ve hemen şöyle devam ediyor: “İşe gidip gelenler, tatilciler ve iş seyahatinde olanlar artık gecikmeleri veya iptal olan bağlantıları sevinçle bekleyebilirler.”
Aynı gün Jörg Quoos imzasıyla WAZ’de yayınlanan yorumda ise önce “TİS özerkliğinin önemli bir kazanım”, “grev hakkının bazen (!) rahatsızlık verse de önemli” olduğu ve bunların “makinistler içinde geçerli” olduğu söylendikten sonra, “Ama buna rağmen grev zamanlaması yanlış. Sadece bu da değil: Grev, tren yolcusu bütün insanların ve korona virüsü bulaşmasından korkan insanların suratına atılmış bir tokattır” deniliyor.
(Evrensel)