Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan “Pandora Belgeleri” ile dünya halkları kapitalizmin yeni pisliklerine tanıklık etti. Dünyanın hemen hemen her ülkesinden burjuva siyasetçiler ve kapitalist tekel patronları kurdukları offshore cennetlerinde trilyonlara varan vergi kaçakçılıklarıyla gündeme geldi. Liste öylesine kabarık ki, eli kirli işlere bulaşmamış, kapitalizmin kendi işleyişi, kuralları içerisinde dahi “temiz” kalmış kimse yok gibi. Kaçakçılık, hırsızlık ve akla gelebilecek her türlü kap kaç yöntemi, günümüz kapitalizminin temel güdüsü haline gelmiş.
Dünya çapında burjuvazi, kapitalist devletler ve hükümetler aracılığıyla milyarlarca işçi ve emekçiye “para yok, ekonomi kötüye gidiyor” safsatalarıyla ücret artışı ve kamu harcamalarının yükseltilmesi taleplerini geri çevirirken, milyarlarca paranın bir sermaye birikim aracı olarak vergi cennetlerinde olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu Pandora belgeleriyle.
Sızan belgeler toplamda offshore vergi cennetlerinde hesabı bulunan 11.9 milyon dosyadan oluşuyor. Ve egemen sınıfların önemli bir kesimini ifşa ediyor. Şu ana kadar yapılan ifşalarda burjuva medyada esas olarak Doğu Avrupa ve Ortadoğu’daki burjuva politikacılar ve kapitalistler yer buldu. Yine Avrupa’da bugüne kadarki ifşalarda belli yer aldı, ancak şu ana kadar ABD menşeli şirketler veya siyasetçiler sırada bekliyor.
Uluslararası Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyomu yaptığı araştırmada 956 şirketin özellikle offshore hesaplar konusunda uzmanlaştığını ortaya koydu. Bunlar, toplamda 356 civarında yüksek düzeyde aralarında başbakanların, bakanların, elçilerin bulunduğu burjuva politikacıyla bağlantı halindeler.
Ancak kapitalizmde yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı aslında bilinmeyen bir konu değil. Azami kâr hırsı her düzeyde çürümeyi de beraberinde getiriyor.
Eli başta Irak olmak üzere birçok ülke halklarının kanına bulaşmış olan bir dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, görevde olduğu süre zarfında milyonlarca sterlinlik vergi kaçakçılığıyla sermayesini arttırdı. Bahren’in sanayi ve ticaretten sorumlu ailesinin İngiltere’nin Virgin adalarındaki offshore hesaplarını kullanarak 6.5 milyon sterlinlik ofisler satın aldığı biliniyor.
Pandora belgelerinin yayımlanmaya başlamasıyla birlikte egemen sınıfların genel tavrı ya inkar etme ya da kısık sesle araştırılması gerektiği biçiminde şekillendi. Macron’dan Boris Johnson’a hepsi, “bu durumdan ne öğrenebiliriz” türünde açıklamalar yaparak, vergi kaçakçılığının üzerine gitmeyeceklerini ifade etmiş oldular. Başkası da beklenemezdi zaten, üzerine giderlerse küresel kapitalizmin pislik akan duvarının altında kendilerinin de kalacağı çok açık.
2012 yılında Google’ın vergi kaçırmak için yaptığı ayarlamaları gün ışığına çıktığında, google patronu Eric Schmidt, “ayarlamalardan gurur duyuyorum” demişti. “İşte kapitalizm bu, gururlu bir şekilde kapitalistiz diyorum ve en ufak bir kafa karışıklığım yok” diye devam etmişti.
Evet Schmidt bir yerde haklı. Ortaya saçılan belgeler şok unsuru taşısa da, kapitalizm böyle işliyor. Kapitalizm birikim için mücadele demektir. Dolayısıyla kâr ve rekabetin olduğu bir sistemden başkası da beklenemez.
Ancak olması gereken Pandora belgeleriyle gün yüzüne çıkan hırsızların mal varlıklarına el konulmasıdır. Bunu da yapacak olan işçi ve emekçilerin siyasal mücadelesidir, devrimdir. Kapitalizm bir sistem olarak ortadan kaldırılmadığı müddetçe kapitalist hırsızlar hüküm sürmeye devam edecekler.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Ekim 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi