Kadınların merkezinde durduğu, öne çıkan gündemleri farklılık gösterse de birçok sorunda ortaklaşılan kitlesel eylemlere tanık oluyoruz. 8 Mart’larda bu eylemlerin özel olarak örgütlendiğini, daha kitlesel ve coşkulu olduğunu görüyoruz. Kimi ülkelerde tam gün kimi yerlerde birkaç saat iş durdurarak, sendikaların veya kadın hareketinin çağırıcısı ve örgütçüsü olduğu bu protesto ve eylemlerin toplamı, son 6 yıldır ‘Kadın Grevi’ perspektifi ile ele alınıyor.
Avrupa’da neredeyse her günkü gelişmeler erkek egemenliğinin kalesi devlet ve ezilen cins olan kadınlar arasındaki çelişkiyi gün be gün keskinleştirmekte, bu durum ise kadın özgürlük kuvvetlerine muazzam bir hareket alanı açmakta. Güncel olarak bunun somut bir sonucu var.
Eylemli olsun ya da olmasın milyonlarca kadın objektif biçimde erkek egemen sistemle saflaşıyor. Örneğin, kadın cinayetleri, iş yerlerinde yaşanan cinsel taciz, artan sosyal hak gaspları ve yoksullaşma için yürüyen kadınlara dönük baskı ve engellemeler hızla politik mücadelenin konusu oluyor ve milyonlarca kadının öfke biriktirmesini sağlıyor.
Erkek egemenliği, toplumsal cinsiyet ve cinsiyetçi iş bölümü kapitalist sistemin bir görüngüsü olarak kadınları daha fazla ezme ve sömürmenin tüm olanaklarını oluşturmuştur. Kadınlar ucuz iş gücü olarak kapitalist sistemin belli iş kollarında tercih ettiği bir kesimi oluşturmaktadır.
Kadına karşı artan şiddet, kadın cinayetleri her dönem sokakla buluşmanın gerekçesi olmalı.
Sokak eylemlerinin olduğu protesto gösterilerinde yer almak her bir kadın için özgürleşme isteğinin de sınandığı özel bir anlamı taşıdı.
Yaşamlarımızın zulüm ile çevrelendiği, ancak ve ancak daha fazla mücadelenin acılarımızı sona erdireceği gerçeğini kavrayarak kadınlara uzanan ellerimizi buluşturmalıyız. İşte en önemli anlarımızdan biri, 8 Mart’ta cisimleşiyor. Özgürlük ve eşitlik mücadelemizin tarihsel sembolü… Hem tarihsel, hem de oldukça güncel bir içerikle kadınları mücadelede saflaşmaya çağıran bu günde erkek egemenliğini bir kez daha yerin yedi kat dibine gömmek için kadın dayanışması ve iradesini kuşanacağız.
Kadınların eylem alanlarında buluşması özel bir anlam taşıyor. Kadınlar arasında kitle çalışması yürütmek, her dönem gündemleştirilmiş örgütsel bir sorun olarak duruyor. Kadın mücadelesi hem ideolojik hem de örgütsel mücadele zemininin canlı olmasını gerektirir. Her görüştüğümüz, tanıdığımız kadınla sorunlarıyla baş edecek biçimde dayanışmada bulunurken, örgütlü olan kadının gücünün ve bilincinin ileriye çeken örgütsel mekanizmalarına da dahil etmeyi ertelememeliyiz.
İşte 8 Mart kadın grevi muazzam bir andır. Toplamda sosyalist kadın ve erkeklerin etkin olmasını gerektiren bir anın görevleri bizleri bekliyor. Gerek karma örgütlerde, gerekse kadın örgütlerinde ertelenmez bir mücadele ve örgütlenme görevi olarak sıklıkla güncelleştirilmesi ve adım atılması bizim iradeleşmemizle doğru orantılı olacaktır. Yani 8 Mart’ın çağrısı ve yerine getirilecek görevleri, kadın- erkek tüm sosyalistleredir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 25 Şubat 2022 tarihli Perspektif köşesi