Emperyalist Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlatmış olduğu işgal savaşı sürüyor. Şu ana kadar devam eden savaşta, tüm diğer haksız savaşlarda olduğu gibi canı yanan, ölen, göç eden ve yoksulluğa itilen başta Ukrayna işçi sınıfı ve emekçileri, ardından ise cepheye sürülen, emperyalist mali ve ekonomik yaptırımlardan dolayı yoksullaşan Rus işçi ve emekçileri olmaya devam ediyor.
Rusya’nın işgal saldırısı tüm dünyada belki onlarca yıla yayılabilecek gelişmelerin çok kısa zaman dilimi içerisinde gerçekleşebileceğini gösterdi. Uzun yıllardır çok kutuplu bir dünya görünümünde yol alan yerküremiz, hızla iki bloklu bir döneme doğru ilerledi, ilerliyor. Her iki bloğun da emperyalist karakterde olduğunu; hegemonya mücadelesinde hasmını alt etmek için uygun koşullar peşinde koştuğunu vurgulamamıza gerek bile yok. Ancak yine de en saldırgan olanın (ABD-NATO), bugüne kadar ki üstünlüğünü kaybetmek istemeyenin rakiplerini erken bir kapışmaya doğru zorlamaya çalıştığı da bir başka gerçek.
Tabi önce işe kendi bloğuna çeki düzen vermekle başladı. Saldırganlık konusunda kendisinden hiç de altta kalmayacak tarihsel geçmişe sahip Rus emperyalizminin, Ukrayna saldırısında köşe taşlarını NATO üzerinden bir bir döşeyen ABD emperyalizmi, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte başta AB emperyalistleri olmak üzere, tüm dünyaya “ya benden yanasınız, ya da ondan” mesajı verdi. Hatta daha saldırıdan bir hafta önce yapılan Münih Güvenlik Konferansı’nda Putin’le ilişkiler konusunda sallantılı duran AB emperyalistlerini “Avrupa’nın güvenliği NATO’dan geçer” diyerek, olası Rusya saldırganlığıyla tehdit etmişti.
Rusya’nın savaş düğmesine basmasıyla birlikte önce şok durumu yaşayan AB emperyalistleri, ilerleyen günlerde hızla ABD’nin savaş arabasına koşuldular. Bu cephede Rusya’ya karşı atılacak adımların en ince ayrıntısına kadar Pentagon tarafından belirlendiği ve yönetildiği açık bir gerçek. “Diplomatik” girişimleri, “barışçıl” yaklaşımları terk eden AB devletleri, hızla savaş makinalarını, ordularını güçlendirmek için kesenin ağzını açtılar. Örneğin 2. Dünya Savaşı nedeniyle askeri harcama ve görünürlüğünü alt seviyede tutan Almanya, milyarlarca Euro’luk bütçeyi hızla yürürlüğe koydu.
Her iki kamptan emperyalist devletlerin açık veya gizli-örtük saldırganlıkları, burjuva egemen sınıfların bir parçası durumundaki sosyal demokrat, yeşil, liberal, sol vb. görünümlü siyasetçilerin, akademisyenlerin, yazar ve gazetecilerin ipliğini de bir kez daha pazara çıkardı. Hiç vakit kaybetmeden kendi burjuva devletlerinin çıkarları temelinde pozisyon alan söz konusu bu sefiller, ikiyüzlülük ve saldırganlıkta açık faşist partileri aratmamaktalar. Putin Rusya’da savaşa karşı sokağa çıkanlara devlet terörünü en üst seviyede uygularken, batı cephesinde ise emperyalistler kendi bloklarına yedeklenmeyen, Rus emperyalizminin işgal saldırılarına da, NATO’nun savaş kışkırtıcılığına da karşı çıkanlara medyasıyla, polisiyle terör estirmeye çalışıyor, ideolojik linç kampanyası yürütüyor.
Bu ideolojik saldırganlıkta saflar netleşirken zemini kaygan olanlar, kendi emperyalistlerinin eteğini öpüyor. Bu noktada Almanya çok açık bir örnek. İdeolojik saldırının ağırlığı, zaten yalpalar zeminde duran Sol Parti’yi ikiye böldü bile. Yine ABD ve İngiltere’nin Irak ve Afganistan işgallerine güdük ses çıkartan liberal takım, koro halinde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte NATO’nun genişlemesine ve militarizmin geliştirilmesine karşı olan “Savaşı Durdur Koalisyonu”na açıktan saldırıyor.
Ama onların saldırganlığı biz Marksist Leninistlerin emperyalist savaş, işgal ve saldırganlık karşısındaki kararlı duruşunu bir milim etkileyemez. Çünkü bizim duruşumuz “esas düşman içtedir” diyerek Alman emperyalizmine olduğu kadar, o’na yedeklenen burjuva sola karşı da kale gibi sapasağlam duran Karl Liebknechtlerden beslenmektedir. Bu nedenle her renkten emperyalist savaş, saldırganlık, militarizm ve NATO gibi kıyım makinaları, meydanlarda patlayan sloganlarımızın hedefi olmaya devam ederken, sosyalizm bayrağını yükselteceğiz.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 11 Mart 2022 tarihli Perspektif köşesi