Muhtemelen yüreği gökyüzünde süzülen bir serçenin kanıt çırpışı telaşında, beyni umut ve kararlılıkla dolu olarak adımlıyordu yürüdüğü kaldırımları. Biraz sonra, bütün hücrelerine kadar heyecan ve kazanma arzusu içerisinde olan yoldaşlarıyla birlikte üstlendiği onurlu görevi yerine getirecek ve ülkemiz işçi ve emekçilerine, ezilen halklarına o müjdeli haberi, bir köprü üzerine asılacak pankartla bildirecekti. Nasıl telaşlanmasın, nihayetinde olmaz denilen olmuş, ayrılıklarla anılan bir tarih yok olmaya yüz tutmuş, Birlik Devrimi gerçekleşmiş, devrimin partisi yeni ve yengilerle dolu bir tarih için yola koyulmuştu.
Ama düşman kalleş ve acımasızdı. Bir o kadar da korkak. Sanki yeminliydi kan içmeye ve tarih yapıcılarının kat edeceği yola ket vurmaya. Günlerdir sokakları mesken eylemiş, yollara attığı hain pusularla devrimci ve komünist avındaydı. Ve öyle de yaptı çakallar sürüsü. Gördüğü gibi sıktı kahpe kurşunu bir 4 Kasım alaca karanlığında serçe telaşındaki Erdal’ımıza. Sandılar ki öldürebilirler O’nu, sandılar ki durdurabilirler bu büyük yürüyüşü. Ama olmadı ne öldürebildiler ne de durdurabildiler serüvencileri. Yeniye yelken açan partisi, O’nun şahadete ulaştığı Kasım ayını, O’na ve tüm devrim ve sosyalizm kavgasında yitirdiklerimize adayarak, onları yaşatmanın ve onlardan öğrenmenin muazzam erdemine kavuşturdu bu yola yürek koyanları.
Aradan geçen 28 yıllık zaman diliminde hep yenileri katıldı Erdal’imıza aynı inanç ve kararlılıkla. Şengül, Ali Haydar, Özgür, Hüseyin, Erkut, Süleyman, Abuzer, Tuncay, Kutsiye, Yasemin, Cebrail, Yeliz, Şirin, Sibel, Alişer, Elende, Bayram, Ulaş ve adını sayamadığımız niceleri. Her biri birer ışık kümesi olarak yaşanmışlıkları ve ölümsüzlükleriyle sayfalar dolusu kitapların dahi anlatamayacağı öğrenilecek derslerle dolu bir tarihi miras bırakarak kanatlandılar gökyüzüne. İşte bu yüzden, biz, geride kalanlar her gökyüzüne bakışta, her Kasım ayında onlardan öğreniyor, onlarla aynı rüyayı görüyor, aynı havayı soluyoruz düşmana inat, haklı davamıza olan güvenle.
İşte bakın hiçte tereddüt etmiyor gencecik yürekler günümüzün onur ve özgürlük mücadelesine katılmaktan, kendilerinden önce ipi göğüslemiş olanların iyi birer öğrencisi olduklarını kanıtlarcasına. Onlar bugün karanlığın bekçilerinin saldırıları karşısında granitten komünist bilincin, sarsılmaz kadın iradesinin düşman sırtlarında patlayan işaret fişeği olarak kanatlanıp uçuyorlar gökyüzüne. Dillerinde aynı türkü, yüreklerinde aynı sevdayla…
Bir zamanlar Marksizmin kuramcısı Karl Marx “ölü nesillerin gelenekleri yaşayanların akıllarına kâbus gibi çöker” demişti. Bugün ölümsüzlüğe uğurladıklarımızın yaşamları, biz geride kalanlar için onlar gibi olma ve onlar gibi direnmenin, onlara layık olmanın yolunu döşüyor.
İşte bu nedenle, bu Kasım ayında düzenlenecek her toplantıda, yapılacak her ev ziyaretinde, asılacak her pankartta tüm sonsuzluğa uğurladıklarımızı anmak ve anlatmak temel görev oluyor Marksist Leninist komünistler için. Onlar için düzenlenecek geceler, görselliğinden disipline, militanlığından kapsayıcılığına yarınlara süzülüp akacak ışık kümeleri olmak zorunda. Çünkü onlar gecenin karanlık bekçilerine karşı direnerek, savaşarak ölümsüzleşen geleceğin aydınlık yüzüdürler. Çünkü onlar geçmişteki geleceğimizdirler. Çünkü onlar dönemin, mücadelenin kendilerinden beklentisini anlayan ve karşılayanlardır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 21 Ekim 2022 tarihli Perspektif köşesi