Tutsakların Sesi Platformu (TSP), “18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü DEVRİMCİ TUTSAKLARLA DAYANIŞMAYI YÜKSELTELİM!” başlıklı açıklama yayımladı. Açıklamada, “18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü’nde farklı eylem ve etkinliklerle politik tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim.” çağrısı yapıldı.
TSP açıklamasını aynen yayımlıyoruz:
18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü
DEVRİMCİ TUTSAKLARLA DAYANIŞMAYI YÜKSELTELİM!
18 Mart; Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü’dür. 1920’de Komintern tarafından kurulan Kızıl Yardım Örgütü, 1923 yılında Paris Komünü’nün kuruluş günü olan 18 Mart’ı politik tutsaklara adayarak “Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü” ilan etmiştir. Dünyanın dört bir yanında 18 Mart’ta politik tutsaklarla dayanışma yükseltilmektedir.
Sınıf çelişkilerinin sertleşmesi, egemen sınıflara karşı mücadeleyi de geliştirmiştir. Egemen sınıflar bu mücadeleyi bastırmak için, işçi ve emekçilerin öncülerini, sınıfsız ve sınırsız bir dünya için mücadele edenleri tutsak etmektedirler.
Bugün içerisinden geçtiğimiz emperyalist-kapitalist sistemde; dünyanın her tarafında devrimci, komünist, ilerici ve antifaşist tutsak sayısı artmaktadır. Emperyalist, faşist ve gerici devletlerin kendi aralarında yürüttükleri hegemonya mücadeleleri sonucu, başta Ukrayna ve Suriye olmak üzere, dünyanın birçok yerinde savaş yürütmektedirler. Ulusal kurtuluş mücadelelerine, işçi ve emekçilerin özgürlük mücadelelerine amansızca saldırıyorlar. Mücadeleyi hapishanelerde de sürdürenlere yönelik saldırılar ve ağır cezalarla, hak gasplarıyla devrimci tutsakların iradeleri teslim alınmaya çalışılmaktadır.
İsrail işgal devleti, Filistin’de Ahmed Saadat başta olmak üzere, yüzlerce Filistinli tutsağa insanlık dışı uygulamalarıyla bilinmektedir.
ABD emperyalistlerinin gizli hapishaneleri ve Guantanamo hapishanesindeki işkenceleri unutulmadı. Yine şu anda hasta olan Mumia Abu Jamal, 1981 yılından beri ABD’de kötü koşullarda tutsak olarak tutulmaktadır.
Lübnanlı devrimci Georges Abdallah 1984 yılından beri Fransa’da tutsak tutulmaktadır. Fransa yasalarına göre 14 yıllık tutsaklıktan sonra tahliye edilmesi gerekirken, tahliye edilmiyor.
Hindistan’da hasta olan devrimci tutsaklar Kisan Da ve Sheela Marandi serbest bırakılmıyor.
Başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerinde de emperyalist-kapitalist sisteme, faşizme, ırkçılığa, sömürgeciliğe karşı mücadele eden çok sayıda insan tutuklanmakta veya açılan davalarla kıskaca alınmaktadır.
Şili’de özgürlük isteyen yerli halkın öncüleri uzun zamandır hapiste tutulmaya devam edilmektedir.
İran’da Jina Mahsa Amini’nin Eylül 2022’de ahlak polisi tarafından öldürülmesiyle kadınların öncülüğünde başlayan ayaklanmayı bastırmak için, faşist İslam rejimi yaptığı katliamların yanında, on binlerce direnişçiyi tutuklamıştır. Onlarca direnişçiye idam cezaları verilerek, bazı idamlar hızla uygulanarak, direnişi kırmaya çalışmaktadır. Tahran Evin Hapishanesi özel olarak politik tutsakların tutulduğu, kötü koşullara sahip bir işkence merkezidir. Faşist İslam rejimi, direnişin öncülüğünü yapan kadınlara tecavüz dahil her türlü barbarlığı uygulamaktadır.
Türkiye’de 1999 yılında uluslararası bir komplo ile tutsak edilen Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan İmralı adasında ağır tecrit koşullarında tutulmaktadır. İmralı’da uygulanan tecrit giderek diğer hapishanelere de yaygınlaştırılmaya çalışılmakta ve binlerce politik tutsak üzerindeki baskılar artmaktadır.
Faşist Türk devleti 2015’den bu yana yurtsever, devrimci, ilerici muhalefete ve onun öncülerine dönük fiziki tasfiye, ideolojik ve psikolojik ezme, yok etme saldırı konsepti kapsamında devrimci politik tutsakları özel hedef durumuna getirmiştir. Polisin, jandarmanın gözaltı terörünü, mahkemelerin tutuklama ve keyfi uzun ağır hapis cezaları verme terörü izlemektedir.
Halklarımız, emekçiler, onların öncü güçleri bir yandan her an gözaltına alınma ve tutuklanmayla tehdit edilirken, diğer yandan hapishanelerde tutsakların kazanılmış her türlü insani ve politik kazanımları gasp edilerek, devrimci öncüleri ve kolektif örgütlülükleri dağıtılmak istenmektedir. Hapishaneler birer işkence merkezi haline getirilmiştir. Devrimci tutsakları teslim alamayan Türk devleti, pişman olmadıkları, faşizme boyun eğmedikleri için tahliyesi gelen tutsakların infazlarını yakarak, içerde tutmaya devam etmektedir.
Son dönemde tutsakların dışarıyla ve içerde birbirleriyle iletişim hakları, mektuplaşmaları, kendi aralarında sohbet ve sağlık hakları kısıtlanarak, tecrit uygulaması yoğunlaştırılmaktadır. Türkiye hapishanelerinde 605’i ağır hasta olmak üzere, 1600 civarında hasta tutsak vardır. Hasta tutsaklar faşist rejimin kendi hukukuna göre salıverilmeleri gerekirken, devrimci tutsaklar hastane raporlarına rağmen tahliye edilmemekte ve ölüme terk edilmektedirler.
Baskı ve sömürüye karşı özgür ve eşit bir dünya için mücadele yürütürken esir alınan devrimci tutsakları sahiplenmek, devrimci mücadele görevlerinin bir parçasıdır. Hapishanelerde, mücadelenin bu cephesinde idealleri için savaşmaya devam eden tutsakları sahiplenmek, ideolojik, siyasi ve insani bir görevdir.
İçinden geçtiğimiz burjuva tasfiyeci saldırganlığa, emperyalist kültürün yaratmak istediği yalnızlık duygusuna ve karamsarlığa karşı örgütlenerek, mücadeleyi büyütmeliyiz. Politik tutsaklara sahip çıkarak, mektuplarımızla, kartlarımızla onların hücrelerine konuk olalım, maddi ve manevi destek sunalım, dışarda onların sesi ve soluğu olalım.
18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü’nde farklı eylem etkinliklerle politik tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim.
Tutsakların Sesi Platformu (TSP)