Sudan’da karşıt iki gerici cephe arasında yaşanan iç savaştan dolayı şu ana kadar yaklaşık beş milyon insan evlerini ve yurtlarını tek etmek zorunda kaldı.
Birleşmiş Milletler sisteminin bir parçası olan Uluslararası Göç Örgütü Çarşamba günü yaptığı açıklamada yaşanan iç savaştan dolayı 3.8 milyon insanın yerlerini terk ederek Sudan sınırlarının içinde bulunurken, 1,1 milyon insanın ise komşu ülkelere sığındığını söyledi. Aynı açıklamada ülke nüfusunun yaklaşık yarısı olan 24,7 milyon Sudanlının ise insani yardıma ve korunmaya ihtiyacı olduğu vurgulandı.
Sudan ordusu ile paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında geçtiğimiz Nisan ayında patlak veren çatışmalar, Sudan halkının demokrasi özlemlerini arkalayarak, fakat hemen akabinde karşıt pozisyon alarak iktidara gelen kesimlerin, bir aşamadan sonra kimin esas itibariyle iktidarı elinde tutacağı sorununun keskinleşmesi sonrası patlak verdi. Devam eden çatışmalarda Ordu ve RSF mensuplarının dışında binlerce sivil insan katledildi.
Son olarak Salı günü Omdurman’ın batısındaki Um Bada banliyösündeki RSF mevzilerini hedef alan topçu ateşi sonucunda en az 19 sivil hayatını kaybetti. Um Badda’da bulunan 21. Bölge Taban Direniş Komiteleri konuya dair yaptığı açıklamada, “Sudan ordusu tarafından yürütülen ayrım gözetmeyen bombardıman ve insansız hava aracı saldırıları Salheen Um Badda bölgesindeki iki RSF mevzisini hedef aldı” dedi.
Geçen hafta içerisinde başkent Hartum’da da en az 25 sivil, bölgeye yapılan bombardıman atışları sonucu yaşamını yitirdi. Son haftalarda ise Darfur bölgesinde toplu ırkçı cinayetler ve tecavüzlerle ilgili dehşet verici haberler basına yansıdı.
İktidar için savaşı başlatan generaller -Abdel Fattah al-Burhan ve Hemeti olarak bilinen Mohamed Hamdan Dagalo- katliam ve acılardan doğrudan sorumlu. Halkın demokrasi hamlelerini 2021’de bir darbeyle bastıran bu savaş baronları, kendi çıkarları uğruna kan döküyorlar.
Şüphesiz ki tüm emperyalistler gibi AB de, sömürgeci faşist Türk devleti de, bir yandan demokrasiden dem vururken, diğer yandan çatışmaları körükleyen, başta silah satışı olmak üzere değişik biçimlerde ekonomik olarak nemalanmaya çalışıyorlar.
Sudan’daki halk ayaklanmalarının başını çeken liberal güçler, aslında bugün yaşanan felaketin bir başka mimarlarları. Tabandan örgütlenmeye çalışılan Direniş Komiteleri de belirgin bir yol ve strateji ortaya koyabilmiş değiller.
Kabul etmek gerekir ki Sudan’da patlak veren halk ayaklanması, gerek ordunun vahşi yöntemleri gerekse son iç savaş nedeniyle büyük bir gerileme yaşadı. Gerçek bir politik öncü ve önderlikten yoksun halk hareketleri, kaçınılmaz olarak ya liberalizmin batağına saplanıyor ya da ağır vahşet altında eziliyor. Sudan’da zayıf da olsa direnişler varlığını korusa da, genel halk hareketlerinde eski düzene ve burjuvaziye karşı uzlaşmaz tutum alınamadığında yenilgi çok daha büyük ve kanlı olabiliyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 22 Eylül 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi