Siyonist İsrail’in Filistin halkı üzerinde on yıllara varan katliamlarına, mülksüzleştirme saldırılarına ve Aparthied sistemine karşı Hamas, FHKC ve FDHC gibi farklı ideolojik ve politik duruşta toplamda 14 Filistinli örgütün ortak gerçekleştirdiği büyük ani baskın sonrası batı emperyalistleri sıraya girmişçesine bir biri ardına Filistin halkının direnişini kınama yarışına girdiler. Başta emperyalist ABD ve İngiltere olmak üzere kimi emperyalistler daha da ileri giderek Siyonist İsrail devletine her türlü destek açıklamasında bulunarak, İsrail’in saldırıyı bahane ederek yeni ve daha da kitlesel Filistin kanı dökmesinin önünü açtılar.
Direnişin şok eden etkisiyle sarsılan Siyonistler, emperyalistlerden aldıkları bu destekle başta açık hapishaneye çevrilmiş Gazze olmak üzere, onlarca bölgede havadan, karadan katliamlar yapmaya başladı. Emperyalistler iki yüzlüce direniş saldırısı sonrası ölen İsrailliler için timsah gözyaşları dökerken, İsrail’in tüm insan haklarını ihlal eden karşı saldırısında şuana kadar öldürülen bine yakın Filistinli için tek kelime dahi etmedi.
Etmelerini beklemekte zaten siyasi körlük olurdu. Zira Siyonist İsrail’in öncesi bir yana sadece emperyalist “çözümü” resmeden Oslo görüşmelerinden günümüze uygulayageldiği katliamcı politikalar, Filistinlileri yerlerinden sürme, insan olarak görmeme, güvenlik güçleri ve yerleşimciler eliyle Filistinliler için yaşamı cehenneme çevirme, Gazze’nin teller ve duvarlarla açık hapishaneye dönüştürülmesi, elektrik, su, gıda ve tıbbi malzemeler gibi insan yaşamı için olmazsa olmazların Filistinliler için boyun eğdirmenin araçları olarak kullanılması; tüm bunlar bugüne kadar emperyalistlerin ve sözde Filistin davası dostu faşist sömürgeci Türk devleti gibi bölgedeki gerici devletlerin Siyonist İsrail’e verdiği destekle yürütüldü.
Yine savaş gerçekliği içerisinde ortaya çıkan ve fakat hiçbir zaman tasvip edemeyeceğimiz kimi görüntülerin burjuva medyada baş döndürücü bir şekilde sürekli işlenerek Filistin halkının haklı direnişinin algı operasyonlarıyla karartılmaya çalışılması da, emperyalistlerin topyekün direnen halkların meşru direniş hakkına dönük ciddi bir ideolojik saldırısını oluştururken, bundan da öte hunharca Siyonist askeri güçlerin, yerleşimci adındaki paramiliter silahlı güçlerin katlettiği binlerce Filistinli çocuk ve ananın feryadının üzerinin örtülmesi, karartılmaya çalışılması da aynı emperyalist merkezlerin eliyle yürütülüyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra emperyalistlerin koro halinde “zalimlere karşı kendi kaderini tayin etme ve işgalcilere karşı askeri olarak savaşma hakkını desteklediklerini” söylerken, söz konusu Filistin veya Kürt halkı gibi halklar olunca, bu haktan söz etmemeleri tam da onların emperyalist karakterlerinin bir gereğidir. Yani ilke, kural, insan hakları vs. her şey emperyalist çıkarlara göre belirlenmektedir.
Pentagon şefi Lloyd Austin’in, ABD’nin İsrail’e “kendini savunması için gerekenleri” sağlayacağı sözünün yanı sıra Joe Biden’ın ABD’nin İsrail’e desteğinin “sarsılmaz” olduğunu söylemesi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Filistin direnişinin saldırısını kınarken, “Fransa, güvenliklerine ve kendilerini savunma haklarına bağlı olan İsraillilerle dayanışma içerisindedir” demesi, Muhafazakar Partili Dışişleri Bakanı James Cleverly’nin İngiltere’nin “İsrail’in kendini savunma hakkını her zaman destekleyeceğini” söylemesi ve yine İngiliz içişleri bakanının Filistin’e desteğin kesilmesi için polise her türlü yetkiyi verdiğini açıklaması önümüzdeki süreçte Siyonistlerin saldırganlıklarında yalnız olmayacaklarının ilanıdır aslında.
Emperyalistlerin açık tutumu Siyonist İsrail’e destek iken, işçi ve emekçilerin tutumu mazlum Filistin halkının haklı ve meşru özgürlük davasının yanında olmaktır. Zira tüm dezenformasyona rağmen emperyalist metropollerde sokaklara çıkan halkların dalgalandırdığı Filistin bayrakları, halklar arası dayanışmanın sarsılmaz gücüne ve netliğine işaret etmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 13 Ekim 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi