Irkçı ve faşist Geert Wilders ve Özgürlük Partisi (PVV) Hollanda’da yapılan seçimleri kazandı. 150 sandalyeli parlamentoda 37 sandalye kazandı. İkinci gelen füzyon partisi GroenLinks/PvdA (Yeşil-İş) 25 sandalye ile ikinci olurken, iktidardaki muhafazakar VVD partisi 24 sandalye kazandı.
Peki nasıl oldu da Wilders böylesi bir zaferi elde etti?
PVV her zaman partinin lideri Wilders’in etrafında örgütlendi. Ancak geçtiğimiz dönem yaşanan gelişmeler Wilders’i Hollanda siyasetinin merkezine taşıdı. Geçen yaz eski VVD lideri Mark Rutte liderliğindeki dördüncü hükümet çöktü. VVD, koalisyon ortaklarına mülteciler konusunda giderek daha fazla taviz vermeleri, hatta savaştan kaçan çocukların Hollanda’ya sığınma hakkını sınırlamaları için baskı yaptı. Hükümetin bu noktada çökmesini sağlayarak VVD, göçü seçimlerin ana konusu haline getirmeyi ve bir sonraki hükümeti aşırı sağ ile kurmayı amaçladı.
Bir ay sonra VVD, Wilders ile hükümet kurmama taahhüdünü bozdu. Böylece 2017 yılında Fas kökenli Hollandalılara yönelik etnik temizlik çağrısı nedeniyle nefret söyleminden mahkum edilen ırkçı siyasetçiyi meşrulaştırmış oldular. Wilders aniden hükümet etme fırsatına sahip oldu.
Wilders, kendisini ılımlı olarak gösteren medya tarafından daha da merkeze taşındı. “İslamsızlaştırma” yönündeki açık talebinden vazgeçtiği iddiası bunun bir örneğiydi.
Ancak Wilders, “Hollanda halkı ilk sıraya geri dönüyor” adlı seçim programında hâlâ “İslami okulların, camilerin ve Kuran’ın” kaldırılması çağrısında bulundu ve Müslümanlara ve mültecilere yönelik ırkçılık da giderek daha yaygın hale geldi. Sağ partilerin çoğu aynı gündemi benimsedi.
Şimdi NATO’nun savaş kışkırtıcılarının lideri olmayı hedefleyen Başbakan Rutte, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile birlikte Tunus’la bir anlaşmaya aracılık etti. Anlaşma, Avrupa devletlerinin bazı mültecileri Kuzey Afrika’ya sınır dışı etmesini mümkün kılacak. Bu birçok yapıyı daha da sağa kaydırdı.
PVV’nin öne çıkması, dikkatleri Wilders’in yanı sıra diğer ırkçı adayların üzerine de çekecektir. Hollanda’da hükümet kurmak çok zaman alacak gibi gözüküyor, çünkü tüm partilerin Wilders’li hükümete karşı çıkıyormuş gibi görünmeleri partisel çıkarlarına denk geliyor.
Ancak Hollanda’da egemen sınıflar için İtalya’da Meloni hükümeti güven verici bir örnek teşkil ediyor. Dolayısıyla Wilders’li bir hükümet seçeneği tamamen ortadan kalkmış bir durum değil egemenler açısından.
Genel olarak sol akımlar zor bir süreçle karşı karşıya. Ancak gelişen ırkçı ve faşist harekete karşı farklı toplumsal hareketleri bir araya getirecek fırsatlar var. Seçimlerden sonraki günlerde farklı şehirlerde binlerce insan sokaklara döküldü. Sendikaların taban ağları nispeten zayıf olsa da iklim adaleti ve Filistin etrafındaki hareketler ilerici-devrimci alternatiflerin gelişim potansiyeline işaret etmekte.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Aralık 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi