Fransa’nın neoliberal Cumhurbaşkanı Macron hükümeti geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Gerald Darmanin tarafından hazırlanan yeni bir göçmen karşıtı yasayı meclisten geçirdi. Daha önce parlamentoya sunulan paket yasa, soldan ve sağdan milletvekillerinin değişik gerekçelerle reddetmesi nedeniyle gerekli çoğunluğu alamamıştı. Ardından içişleri bakanı tarafından daha da ağırlaştırılarak parlamentoya sunulan yasa tasarısı, ırkçı ve faşist Le Pen’in desteğiyle meclisten geçmiş oldu.
Bir yıldan uzun bir süredir hazırlık aşamasında olan yasa, kriminalizasyon ve baskıyı merkezde tutuyor. Buna göre insanlar, örneğin izinsiz olan bir gösteriye katıldıkları durumda ya da “düzeni tehdit etmeleri” halinde sınır dışı edilebilecek. Yine Fransa’da yabancı ebeveynlerden doğan çocuklar artık otomatik olarak Fransız vatandaşı olamayacak. Davranışları “kamu düzenine tehdit” olarak değerlendirilen sığınmacılar önleyici gözetim altına alınabilecek. Fransa’da çalışan AB üyesi olmayan ülke vatandaşları, çocuk bakımı gibi sosyal yardımlardan faydalanabilmek için 30 aydır ülkede bulunduklarını kanıtlamak zorunda kalacaklar. Fransa’da çalışmayan yabancıların sosyal yardım alabilmeleri için beş yıl beklemeleri gerekecek.
Oturma ya da çalışma izni olmayan ancak restoran, inşaat ve tarım gibi işçi bulmakta zorlanan alanlarda ya da sektörlerde çalışan AB üyesi olmayan kişiler oturma ve çalışma izni için başvurabilecekler. Ancak bu kişilerin Fransa’da en az üç yıl yaşamış olmaları ve son iki yılda en az 12 ay çalışmış olmaları gerekecek. Yine başvurular, yetkililer tarafından “Fransız toplumuna entegrasyon derecesi ve Cumhuriyet değerlerine saygı” kriterleriyle tekil olarak değerlendirilip onaylanacak.
Son çıkan göçmen karşıtı yasalar bir kez daha gösterdi ki, faşizmin hükümete gelişini engellemek ve daha da güçlenmesinin önünde bir baraj olması için seçilen Macron, aslında faşizmin gelişiminin önünü açmaktadır. Macron hükümetinin daha önceki politikaları bir yana son yasanın geçmesi için Le Pen’le ittifaka girmesi, ırkçı ve faşist bir partinin meşrulaştırılmasına muaazam katkı sunmuştur. Öte yandan çıkartılan yasadaki ırkçı göçmen karşıtı maddeler, yerli Fransızlarla ülkeye göçmen olarak gelmiş, fakat Fransız vatandaşlığı almış olanlar arasına da açık ve yapısal eşitsizlikler barındırması sebebiyle de, gerici bir yasadır.
On yıllardır bulamadığı fırsatı bu yasayla elde etmiş olan Le Pen, yasanın meclisten geçmesinin ardından durumu kendileri açısından “ideolojik zafer” olarak nitelemiştir. Gerçekte bu durum son düzenlemeleri herhangi bir göçmen karşıtı düzenleme olmaktan çıkarmakta ve Fransa bakımından daha da gericileşme anlamında yeni bir niteliksel değişiklik anlamına gelmektedir. Nitekim daha oylamanın ertesi günü başbakan televizyonlarda yasada anayasaya aykırı olabilecek ve kaldırılması gerekebilecek noktalar olduğunu söyledi.
Ancak faşistlerin desteğiyle kabul edilen yeni göçmen karşıtı yasaya karşı Fransa genelinde ırkçılık karşıtı büyük bir öfke dalgası yükseliyor. Perşembe akşamı Rennes, Chambéry, Montpellier ve diğer on şehirde insanlar sokaklara döküldü. Öğrenciler birçok üniversiteyi abluka altına aldı ve tabandan gelen işçi grupları grev çağrıları yapıyor. Kimi ilerici belediyeler yasanın kendilerini ilgilendiren bölümlerini uygulamayacaklarını açıkladılar.
Öyle görünüyor ki yeni göçmen karşıtı ırkçı yasa, Fransa açısından yeni dönemin sokak mücadelesinin temel konularından olacak. Söz konusu gerici yasaya karşı yerlisi göçmeniyle tüm işçi sınıfı ve emekçilerin başeğmez bir mücadeleye girişmesi, yasanın çöpe fırlatılmasını getirecek yegane yolu işaret etmekte.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 29 Aralık 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi